31 Temmuz 2010 Cumartesi

ANILARIM

Tarih: 1968
Yer: Cihangir

Anneciğim, geçici bir süreliğine, çocukluk arkadaşının sağlık problemleri nedeniyle, işini kaybetmemesi için, işe kendisinin gidebileceğini söyleyerek, gerçek arkadaşlık adına bir vefa örneği göstermişti.

Yalnız bir sorun vardı. Ben ve benden 3,5 yaş küçük olan erkek kardeşimi, bu süre zarfında nereye bırakacaktı. Çok yakın kan bağı olan akrabasından rica etti. Gönüllü olmasalar da bir şey demediler. Anneciğim, kahvaltılarımızı yaptırdıktan sonra, öğle yemeği olarak, iki adet sandviç hazırlamıştı. Çok yakın kan bağı olan akrabamızın evlerine bırakarak işe gitmek üzere ayrılmıştı.

Çok yakın kan bağı olan hanımın, benden bir yaş ufak bir kız çocuğu ve o zamanlar 23-24 yaşlarında olan yetişkin bir kızı ve yaşlı bir kayınvalidesi vardı. Bir kaç hafta, o evde kalmaktan mutlu olmasak da, anneciğim nasılsınız dediğinde iyiyiz diyorduk. Fakat istenmediğimizi de anlıyorduk.

O sene çok kar yağmıştı tahminim aralık ayı idi, Annem ikinci erkek kardeşime, altı aylık hamileydi. Annecim, canım babamın, anneme ve bize kıyamayacağını bildiği için, bu duruma izin vermeyeceğinden babama söylememişti.

Canım kardeşimin ve benim seneler geçmesine karşılık unutamadığımız olay, öğle saatlerinde yaşanıyordu. Suratlarını dökmüş bir şekilde, hazırladıkları sofranın, bir ucunda dört kişilik ev halkı oturuyor, sıcak yemeklerini servis edip yiyorlar, masanın diğer ucuna oturtulan kardeşimle ben, annemizin bize verdiği sandviçleri çekinerek yemeye çalışıyor, yiyemeden çantanın içine koyuyorduk. Hala o masa gözümün önünde, Biz mi küçüktük, yaratılan durum mu bilmem, onlar çok uzak görünüyordu gözüme, Annem saat beş gibi geliyordu ve bizi alarak, sıcacık sevgi dolu küçük evimize gidiyorduk.

O gün annem gelmeden birkaç saat önce evin ablası, kardeşimi ve beni hadi artık anneniz gelir, çıkın dışarıda bekleyin diyerek kapının önüne koydu. İki kardeş el ele tutarak, yaklaşık 10-15 dakika uzaklıkta olan evimize gitmek için yola koyulduk. Evimizin iki apartman yukarısında bulunan tarihi ASRİ turşucunun dükkânın yanında, annemizin gelmesini beklemeye başladık. Hava kararmıştı, lapa lapa kar yağıyordu ellerimiz buz gibi olmuştu ama biz ellerimizi hiç bırakmamıştık.

Çok yakın kan bağı olan akrabamızın evine uğrayan annem, orada onlara ne demişti, seneler geçmesine karşılık anneciğim üzülür diye, bu olayları hiç konuşamadık. Zaman zaman erkek kardeşimle konuşunca ikimizin de gözleri buğulanıyor. Annem bizi o şekilde görünce karların üzerine çömelerek, erkek kardeşimi ve beni sarıp sarmalayarak kucaklamış, bir daha bizi kimselere emanet etmeyeceğini söyleyerek, sesli sesli ağlamıştı. Babacığım üzülmesin diye yaşanan bu olayı kendisine hiç duyurmamıştık.

1969 senesi 29 şubat günü, anneciğimin doğum sancıları tutmuş, beni kendisini hastahaneye götürmesi için, çok yakın kan bağı olan vefasız akrabalara değil, hastalandığı sıra hamile olduğu halde işini kaybetmemesini istediği arkadaşına göndermişti. Daha sonra uzakta çalışan canım babacığım hastahaneye gitmiş, dünya güzeli küçük erkek kardeşim dünyaya gelmişti.

NOT ETTİKLERİM

ESKİ BİR TAPINAK DUVARINDAKİ YAZI

Gürültü patırtının ortasında sükünetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma. Telaşsız açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları, çükü dünyada herkesin bir hikâyesi vardır.

Yalnız plânlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen, yaşamdaki dayanağın odur.

Olduğun gibi görün, sevmediğin zaman sever gibi yapma. Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında çimenli bir yerdir.

Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Ara sıra isyana yönelecek gibi olsan bile, hatırla ki kâinatı yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol. Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen DÜNYA YİNEDE GÜZELDİR...

NOT ETTİKLERİM

Para;

İlâç alır, sağlık almaz.

Yiyecek alır, iştah almaz.

Yatak alır, uyku almaz.

Ev alır, yuva almaz.

Eğlence alır, mutluluk almaz.

Hayatta en iyi şeyler, para ile olmayanlardır.


Not: Kaynak belirtilmemiştir.


NOT ETTİKLERİM

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HOUSTON KENTİ POLİS MÜDÜRLÜĞÜ

AŞAĞIDAKİ YAZIYI HAZIRLAMIŞ BÜTÜN EVLERE VE OKULLARA DAĞITMIŞ

ANNE VE BABALARIN DİKKATİNE SUNULUR

SUÇLU YETİŞTİRMENİN KOLAY YOLU


  • Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başla. Bu şekilde çocuk herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
  • Kötü sözler söylediği zaman gül. Böylece o kendisinin akılı olduğuna inanacaktır.
  • Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretme. 21 yaşına gelince kendisi karar versin, diye bekle.

  • Yerde bıraktığı her şeyi kaldır. Kitaplarını, ayakkabılarını, elbiselerini, onun için her şeyi sen yap ki, o bütün sorumlulukları başkalarına yüklemeye alışsın.
  • Onun önünde sık sık kavga edin ki, bu sayede aile bir gün parçalanırsa o da o kadar şaşırmasın ve normal kabul etsin.
  • Ona istediği kadar harçlık ver ki, hiç bir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
  • Yiyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getir ki, istediklerini her zaman elde etmeye alışsın.
  • Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı onun tarafını tut ki onların hepsine karşı peşin hükümleri olsun.

Bütün bunları ve buna benzerleri yaparak yetiştirdiniz, onun günün birinde başına gerçekten bir bela gelirse, ondan özür dileyin ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendi kendinize de teşekkür etmeyi ihmal etmeyin.









29 Temmuz 2010 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

  • Bir dostun üzüntüsüne herkes katılır, başarılarına ise ancak yüksek ruhlular sevinir.
OSCAR WİLDE

  • İnsanın gözü karanlıkta görmez, çok parlak ışıkta da
MONTAİGENE

  • İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.
MONTAİGNE

  • Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım.
OSCAR WİLDE

  • En eski kelimeler olan "Evet" ve "Hayır" konuşulurken en çok düşünülerek harcanması gereken kelimelerdir.
PHYTH AGORAS

  • Ayakta ölmek diz üstü yaşamaktan iyidir.
ROOSEVELT

  • İnsanları dış görünüşlerine göre karşılar, kişiliklerine göre uğurlarlar.
RUS ATASÖZÜ

  • Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.
S. L. BRAUNDON

  • Dostu severim ama düşmanı da... Dost gücümü, düşman ödevimi gösterir.
SCHİLLER

  • Sabrı olmayanlar ne kadar fakirdirler
SHAKESPEARE

  • Uyanan bir düşünce kolay kolay uyuyamaz.
T. CARLYLE

  • Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düşerler.
T. S. ELİOT

  • Yeryüzünde açlıktan ölenlerin sayısı, tokluktan ölenlerden çok daha azdır.
THEOGNİS

  • Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
THOMAS EDİSON

  • Çalışmak, uçup gidebilecek bir alışkanlık; bırakılması kolay, yeniden başlanması zor bir alışkanlıktır.
VİCTOR HUGO

  • Gerçek bilgi, seviyenin ve medeniyetin temelidir.
VİCTOR HUGO

  • Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar, genellikle giysilerinden daha değerli olmazlar.
WİLLİAM HAZLİTT



SANDVİÇ

Mâlzemeler:

  • 4 su bardağı un
  • 1 su bardağı su
  • 5 çorba kaşığı tereyağı
  • 3 adet yumurta
  • 1 paket ınstant kuru maya
  • 1,5 tatlı kaşığı pudra şekeri
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz

Yapılışı:

Emaye bir saklama kabının içine, 1 su bardağı soğuğa yakın ılık su ve mayayı ilâve ediniz ve tahta bir kaşıkla karıştırarak eziniz. Pudra şekeri ve (koyu yoğurt kıvamına gelecek şekilde) un ilâve ediniz. Emaye saklama kabınızın kapağını kapatarak, mutfağınızı ısı durumuna göre yarım veya 1 saat mayalayınız.

Diğer taraftan, kalan unun ortasını açarak, başka bir porselen kapta, tahta spatulayla krem haline getirdiğiniz tereyağını, 2 yumurtayı, tuzu, ve daha önce ön mayalama yaptığınız hamur ile birlikte, havuzun etrafındaki unları azar azar dahil ederek, yumuşak bir hamur yoğurunuz. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak, yuvarlak veya uzun sandviç şekli veriniz.

Yağlamış tepsiye kabaracaklarını düşünerek, iki parmak arayla diziniz. Ilık bir yerde, hacimleri iki misli kabarıncaya kadar, tepsi mayasının oluşmasını sağlayınız. Üzerine yumurta karışımını sürünüz. Yüksek ısılı 190- 200 dereceli fırında üzerleri altın sarısı oluncaya kadar pişiriniz.

Not: Üzerine sürmek için, porselen bir kâsede 1 bütün yumurtayı çatalla çırpınız. İçine 1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı ve 1 çay kaşığı pudra şekeri (toz şeker) ilâve ediniz ve iyice çırpınız. Karışımı sandviçlerin üzerine sürünüz. Daha önceki hamur tariflerinde de bahsetmiştim.

Not: Fırına dayanıklı küçük bir kap içinde su koyarak, buharlaşma sağlamayı unutmayınız. Beni takip eden misafirlerim, bu konudaki yazılarımı hatırlayacaklardır. Yeni ziyaretçilerim için hatırlatmak istedim,

Not: Küçük boyutlarda hazırlayacağınız sandviçlerle, ailenize ve sevdiklerinize güzel sunumlar yapabilirsiniz. Üzerine (kepek ekmek tarifine bkz. su püskürtme işlemini uygulayınız) yumurta sürmeden hazırlayacağınız, sandviçleri tost ekmeği olarak hazırlayabilirsiniz.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

YUMURTASIZ KURABİYE

Mâlzemeler:

  • 1 su bardağı + 1 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 su bardağı fındık veya ceviz (rondoda çekilmiş)
  • 1 büyük çay bardağı şeker
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1,5 çay kaşığı karbonat
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
  • Bir fiske tuz
  • Aldığı kadar un

Yapılışı:

Porselen bir kâseye, yağ, şeker, tuz, tarçın, fındık ve yavaş yavaş un ilâvesi ile kurabiye hamurunu yoğurunuz. Hamur elinizden ayrılacak konuma geldiğinde, kıvamı yakalamış olursunuz. Hamurun üstünü örterek, 15-20 dakika dinlendiriniz. Hamurdan küçük küçük toplar oluşturunuz. Yağlanmış fırın tepsisine aralıklı olarak diziniz. 200 dereceli, 5 dakika ön ısıtmalı fırında, 15 dakika pişiriniz.

NOT ETTİKLERİM

  • Kişi sahip olamadığı şeyi veremez. Sevgiyi vermek için sevgiye malik olmalısınız.
  • Kişi anlamadığı şeyi öğretemez. Sevgiyi öğretmek için, sevgiyi anlamış olmanız gerekir.
  • Kişi incelemediği şeyi bilmez. Sevgiyi incelemeniz için, sevginin içinde yaşamanız gerekir.
  • Kişi tanımadığı şeyi değerlendiremez. Sevgiyi tanımak için, sevgiyi alımkâr olmalısınız.
  • Kişi güvenmeyi istediği şeyden kuşkulanmaz. Sevgiye güvenmek için, sevgiye inanmış olmanız gerekir.
  • Sevgi bir aynadır. Bir kişiyi sevdiğinizde, o kişi sizin aynanız, sizde onun aynası olursunuz; bu aynalar bir diğerinin sevgisini yansıtırken, sizler de sonsuzluğu görürsünüz.
  • Sevgi her zaman kolların açık duruşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendin dışında tutacak hiç bir şey kalmadığını görürsünüz.
  • Gerçek sevgi her zaman yaratır. Hiç bir zaman yıkıma uğratmaz. Bu ifade de, insanoğlunun tek vaadi budur.
LEO BUSCALİA

NOT ETTİKLERİM

Mal kaybeden bir şey kaybetmiştir.
Onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir.
Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.

GOETHE


Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamasınız.

CONFUCİUS


Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.

ARİSTO


Yazı yazmayı öğrenmek, her şeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.

AMİE SUCHE

VANİLYALI DONDURMA

Mâlzemeler:

  • 1 litre organik süt (marketlerde bulabilirsiniz)
  • 250 gr. toz şeker ( 1 su bardağı+1 Türk kahvesi fincanı)
  • 2 adet yumurta sarısı (organik çiftlik yumurtası) orjinali 5 yumurta sarısı
  • 1 kutu sıvı krema
  • 1 paket vanilya ( aktarlarda doğal olanı mevcut)
  • 1 çorba kaşığı un
Yapılışı:

Dibi kalın çelik bir tencereye, yumurta sarılarını şekerle birlikte ilâve ediniz ve tahta spatula yardımı ile 1-2 dakika çırpınız. Unu ekleyiniz ve mâlzemeye yediriniz. Bu aşamada sütü yavaş yavaş ilâve ediniz ve mâlzemelerin bütünleşmesini sağlayınız. Ocağınızın orta büyüklükteki gözünde, kaynama noktasına gelince ocağın altını kısınız ve sadece bir taşım kaynatınız ve ocağın altını kapatınız. Fazla kaynatırsanız süt kesilir. Hafif ılıklaşıncaya kadar savurarak soğutunuz. Vanilya ve kremayı ilâve ediniz ve mikserle çırpınız. Diğer dondurma hazırlıklarındaki, aşamaları uygulayınız.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

  • Aç insan kolay kandırılır.
KATHERİNA MANSFEİLD

  • Durmak ölüm, taklit uşaklıktır; çalışmak ve yetişmek ise hayat ve özgürlüktür.
L. Y. RAUCH

  • Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir. Kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir.
LAO - TZU

  • Her zaman doğru söyle; ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.
MARK TWAİN

  • Yanıldığını kabul etmeyenler, en çok yanılanlardır.
LA - ROCHEFOUCAULD

  • Kriz kelimesi Çin'ce yazıldığında iki harften oluşmaktadır; bu harflerin biri tehlikeyi, diğeri ise fırsatı temsil etmektedir.
JOHN F. KENNEDY

  • Doğruluk hayatta iyi bir namın en iyi dostudur.
JOHN WEBST
  • Asla bir şey bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsan da.. "Ben Cahilim" diyebilecek cesaretin daima olsun.
İVAN PAVLOV
  • Plânınız bir yıl için ise pirinç ekin, on yıl için ise ağaç dikin, yüzyıl için ise insanları eğitin.
HU ANG - ÇE
  • Bizi esas yoran, yaptığımız iş değil, yapmadan kenarda bıraktığımız işlerdir.
EBNER - ESCHENBACH
  • Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa gider.
ÇİN ATASÖZÜ

  • Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma. Öfkeli anında kimseye cevap verme.
ÇİN ATASÖZÜ

  • Yalan kadar insanı alçaltan bir şey yoktur.
ÇEHOV

  • Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet.
ÇİN ATASÖZÜ

VİŞNELİ DONDURMA

Mâlzemeler:

  • 1/2 kg. vişne
  • 1/2 kg. şeker
  • 1 adet limon
  • 1,5 su bardağı su
Yapılışı:

Vişneleri 4-5 su yıkayınız. Saplarını koparınız ve büyük boy porselen veya emaye kaba aktarınız. Üzerlerine limon suyunu ilâve ediniz. Vişne marmelâtın da olduğu gibi, elinizle iyice eziniz. Tel süzgeçten porselen veya emaye bir kaba aktarınız. Sadece berrak vişne suyunu kullanacağımızı düşünerek, dibine çöken tortu ve kalıntıları ikinci bir süzme işleminde, aktarmamaya özen gösteriniz.
Çelik tencereye, şekeri ve suyu ilâve ediniz. 5-10 dakika kaynatınız. Soğuk şurubu, vişe suyuna ilâve ediniz. Kaymaklı dondurma yapımındaki derin dondurucuya kaldırma aşamalarını uygulayınız.

Not: Meyvelerin, orjinal tat ve kokusunun bozulmaması için kaynatılmamalıdır.

22 Temmuz 2010 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

ÇOCUK YAŞADIĞINI ÖĞRENİR

Eğer bir çocuk,

Sürekli eleştirilmiş ise,
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Kin ortamında büyümüş ise,
Kavga etmeyi öğrenir.

Alay edilip aşağılamış ise,
Sıkılıp, utanmayı öğrenir.

Devamlı utandırılarak terbiye edilmiş ise,
Kendini suçlamayı öğrenir.


Eğer bir çocuk,

Hoşgörü ile yetiştirilmiş ise,
Sabırlı olmayı öğrenir.

Desteklenip yüreklendirilmiş ise,
Kendine güven duymayı öğrenir.

Övülmüş ve beğenilmiş ise,
Takdir etmeyi öğrenir.

Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüş ise,
Adil olmayı öğrenir.

Güven ortamı içinde yetiştirilmiş ise,
İnançlı olmayı öğrenir.

Kabul ve onay görmüş ise,
Kendini sevmeyi öğrenir.

Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüş ise,
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

DOROTHY L. NOLTE

Çeviren: Prof. Dr. DOĞAN CÜCELOĞLU


Not: Yemyeşil bir fidana benzettiğim gençliğimizin, dalarını tek tek kırmaya başladıklarında, Neden? Niçin? Sorularıma cevap ararken, bir gece yarısı, televizyon programında kendisini tanıdım. Değerli hocamız, Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nu.
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK adlı kitabını, 1993 senesinde temin etmiştim. Benim dünyamda yer etmesinin nedeni, kitabın içinde, sorduğum sorulara cevap bulmam ve kişiliği ile ilgili ön sayfasındaki, vefa duygularını aktaran satırları çok etkilemişti. Şöyle demişti: "annemin ölümünden sonra beni sevgisiz bırakmayan ablam LÜTFİYE METİN'e şükranlarımı sunuyorum" Vefa duygusu öğretilemez ya vardır ya da yoktur.

Not: Sitenin ilk kayıtlarında bulunan, bu güzel alıntıları tekrar yazmak geldi içimden. Okunmadan atlanır düşüncesiyle.





KARAMELLİ DONDURMA

Mâlzemeler:

  • 1 litre süt
  • 8 çorba kaşığı şeker (esmer şeker)
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı tereyağı

Karamel Mâlzemeleri:

  • 2 Türk kahvesi fincanı şeker (esmer şeker)
  • 1 kutu sıvı krema
  • 5 çorba kaşığı tereyağı
  • Bir fiske tarçın
  • Bir mercimek tanesi kadar karanfil
Yapılışı:

Tel kadayıflı kremalı muhallebi tarifimdeki gibi, çelik tencerede tereyağını eritiniz ve unu ilâve ederek, un hafif sararıncaya kadar (ocağınızın, orta büyüklükteki gözünü kısarak) kavurunuz. Sütü azar azar ilave ediniz. Bu aşamada blendrla, 3-4 dakika çırpınız. Tahta spatulayla sürekli karıştırınız. Kaynama noktasına gelince, şekeri ilâve ederek, 2-3 dakika pişiriniz. Muhallebiyi 3-4 dakikada bir savurarak ılıtınız.

Karameli hazırlamak için; çelik bir sos kabında, kahve ocağının kısık ayarında şekeri susuz olarak eritiniz (karamel renginde) ve yakmamaya özen gösteriniz. Tereyağını ilâve ediniz. 1-2 dakika karıştırınız. Hafif ılınınca kremayı dahil ediniz. Tarçın ve karanfili ilâve ediniz ve 1-2 dakika karıştırınız. Karanfili çıkarınız ve karamel mâlzemesini, hafif ılık haldeki muhallebiye katınız. Tekrar blendrla 2-3 dakika mâlzemeler bütünleşinceye kadar karıştırınız. Diğer dondurma tariflerimdeki, derin dondurucuya kaldırma aşamalarını uygulayınız.

Not: Karamel sosu, kavanoz içinde buzdolabında muhafaza edebilir ve çeşitli (kek, tart, sütlü tatlılar, hamur işi tatlılar vb.) amaçlarla kullanabilirsiniz.

20 Temmuz 2010 Salı

NOT ETTİKLERİM

  • Bidiğini bilenin arkasından gidiniz.
  • Bildiğini bilmeyeni uyarınız.
  • Bilmediğini bilene öğretiniz.
  • Bilmediğini bilmeyenden kaçınınız.
KONFÜÇYUS

NOT ETTİKLERİM

  • Yaşamaya zaman ayırınız, zira zaman bunun için yaratılmıştır.
  • Çalışmaya zaman ayırınız, başarının bedeli budur.Düşünmeye zaman ayırınız, güçlü olmanın kaynağı budur.
  • Çevrenize nazik davranmaya zaman ayırınız, mutluluğa giden yol budur.
  • Etrafınıza bakmaya zaman ayırınız, günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır.
  • Gülmeye zaman ayırınız, ruhumuzun müziği budur.
  • Çocuklarınıza zaman ayırınız, zevklerin en büyüğü budur.
  • Terbiyeli olmaya zaman ayırınız, insan olabilmenin sembolü budur.

GOETHE

NOT ETTİKLERİM

  • Çok süslenenlere bakınız; hepside gizlenmek istiyordur.
  • Gerçek arkadaşlık, iki bedende bir ruhtur.
  • Mevkilerini satın alanlar, masraflarını geri almak yoluna düşerler.
  • Eğitimin kökleri acı, fakat meyveleri tatlıdır.
  • Yanlış yoldan gitmenin, birden çok yolu vardır. Ama doğruyu yapmanın tek bir yolu bulunur. Yanlış yapmak bu yüzden kolay, doğruyu bulmak ise bu yüzden zordur.
  • Dostlar, dost yoktur.
  • Felsefe, insanların yaşamı merak etmesinden doğar.
  • İnsanın içinde olanlar, dışında anlam bulur.
  • Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez. Fakat söyleyeceği her şeyi düşünerek söyler.
ARİSTOTALES

ÇİKOLATALI DONDURMA

Mâlzemeler:

  • 1 litre süt
  • 250 gr. şeker
  • 2 adet yumurta sarısı (orjinalinde 5 adet yumurta sarısı kullanılıyor)
  • 100 gr. sütlü çikolata
  • 100 gr bitter çikolata
  • 1 çorba kaşığı un
  • 1 kutu sıvı krema
  • 1 paket vanilya
Yapılışı:

Orta boy, dibi kalın çelik tencerede, yumurta sarılarını, şeker ve unu ilâve ederek, tahta kaşıkla çırpınız. Sütü yavaş yavaş ilâve ederek, mâlzemelerin bütünleşmesini sağlayınız. Ocağınızın orta büyüklükteki gözünde sürekli karıştırarak göz göz oluncaya kadar pişiriniz. Yani kaynama noktasına gelince sadece 1-2 dakika pişiriniz. (fazla kaynatırsanız süt kesilir) Ara ara tahta kaşıkla savurarak karıştırınız. Hafif ılınınca, krema ve vanilyayı ilâve ediniz ve bu aşamada mikserle 2-3 dakika çırpınız. Rendelediğiniz sütlü çikolatayı ilâve ediniz. Çikolata eriyinceye kadar karıştırınız. En son çok küçük parçacıklara ayırdığınız bitter çikolatayı ilâve ediniz. Kaymaklı dondurmadaki dolaba kaldırma, dondurma ve saklama koşullarını uygulayınız.

16 Temmuz 2010 Cuma

NOT ETTİKLERİM

EINSTEIN

  • Meraklarınızın peşinden gidiniz. Benim özel bir yeteneğim yok. Yanlızca tutkulu bir meraklıyım.
  • Azim paha biçilmezdir. Sevdiğiniz şeyden vazgeçmemektir.
  • Bu güne odaklanınız.
  • İki atı aynı anda süremezsiniz. Şu anda yaptığınıza odaklanınız.
  • Hayal gücü güç verir. Hayal gücü her şeydir. Güzelliklerin ön izlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Hayal gücü geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der "zekânın gerçek göstergesi hayâl gücüdür"
  • Hata yapınız. Hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir. Hata yapmaktan korkmayınız. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz, hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız hataları üçe katlayınız.
  • Anı yaşayınız "Ben geleceği asla düşünmem ne de olsa gelecektir" Geleceği ayarlamanın tek yolu, olabildiğimiz kadar şimdi de olmaktır. Şu anda dünü ya da yarınınızı değiştiremezsiniz, önemli olan tek an şimdidir.
  • Değer yaratınız. " Başarılı olmaya değil. Değerli olmaya çalışınız" zamanınızı başarılı olmak için harcamayınız, değerler yaratınız. Eğer değerli olursanız, başarı kendiliğinden gelecektir.
  • Farklı sonuçlar beklemeyiniz "Delilik, aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir" Her gün aynı rutinde yaşayarak, farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız, kendinizi değiştirmelisiniz.
  • Bilgi deneyimden gelir "Bilgi malumat değildir, bilmenin tek yolu deneyimlenmektir. Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız, onu deneyimlemelisiniz.
  • Kuralları öğreniniz, daha iyi oynayınız. "oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Yapmanız gereken iki şey vardır. Birincisi, oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten daha iyi oynamayı istemektir. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur.

Not: Yavrumun, davetli olarak gittiği, Amerika'nın saygın üniversitelerinden birinde, akademisyenlerin çalışma ortamlarında, EİNSTEİN'ın büyük boy resmi dikkatimi çekti, görüştüğümde. İnsanlığa katkı sağlamış, büyük bilim insanına duyulan saygı beni çok duygulandırmıştı. Bizler değerlerimizin resimlerini indirerk, yok etmeye çalışırken...

Kişi var öldüğü zaman evine eksilir
Kişi var öldüğü zaman köyüne eksilir
Kişi var öldüğü zaman ülkesine eksilir
Kişi var öldüğü zaman DÜNYAYA eksilir.

ULU'SUNU BİLMEYEN ULU OLAMAZ

ACI BADEM KURABİYESİ

Mâlzemeler:
  • 3,5 su bardağı şeker
  • 2,5 su bardağı fındık
  • 13 adet yumurta akı
  • 1 çay bardağı acı badem
  • Üzeri için bir miktar acı badem
Yapılışı:


Blendrla, yumurta akları ve şekeri çırpınız ve rondoda toz haline getirilmiş fındıkları ilâve ediniz.25-30 dakika kahve pişirme gözünün kısık ayarında tahta kaşıkla karıştırarak pişiriniz. Son olarak, rondoda, kabuklarıyla birlikte çekilmiş acıbademleri ilâve ederek karıştırınız. Sıkma torbasına geniş duy takınız. Karışımı kaşıkla içine aktarınız. Yağlı kâğıt yaydığınız tepsiye, aralıklı olarak, istediğiniz boyutta yuvarlaklar sıkınız. Orta noktalarına badem yerleştiriniz. 145 dereceli fırında üzeri hafif kabuk tutuncaya kadar pişiriniz.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM

Hafif acılar konuşulabilir ama, derin acılar dilsizdir.

SOPHOKLES



Korku öfkeyi,

Öfke nefreti,

Nefret acıyı doğurur.

FİHOM


Bütün başarılarımı, işlerimi vaktinden önce yapmış olmama borçluyum.

H. NELSON



Biri sizi bir defa aldatırsa, suç ondadır. İkinci defa aldanırsanız, bilin ki suç sizindir.

SARAH BERNHARDT


12 Temmuz 2010 Pazartesi

KEPEK EKMEK

Mâlzemeler:

  • Kepek unu (Marketlerde bulabilirsiniz)
  • 1,5 su bardağı ılık su
  • 1 çay kaşığı ınstant maya
  • 1 tatlı kaşığı deniz tuz (diğer tariflerimde bahsettiğim)
Yapılışı:

Ekmek iki aşamada hazırlanıyor:

1. Ön mayalama
2. İkinci mayalama (hamurun hazırlanış aşaması)

Ön Mayalama:

Ilık suya, maya, bir tatlı kaşığı tuz ve un ilâve ediniz. Tahta kaşıkla, kek kıvamında bir hamur hazırlayınız ve 1 saat mayalayınız. (büyük boy emaye saklama kabında, kendi kapağını kapatarak)

Bu aşamada un ilâvesi ile elinizle yoğurunuz. Ele hafif yapışık bir hal alıncaya kadar, hazır ekmek hamuru kıvamında hazırlayınız.

Tepsiyi hafifçe yağlayınız ve hafif un serpiniz. Mandalina büyüklüğünde kopardığınız hamuru iki elinizin arasında, rulo şeklinde hafif hareketlerle yuvarlayınız. Uçları incelmiş, ekmek şekli veriniz ve tepsiye diziniz ve tekrar 1 saat mayalayınız. Fırınınızda buhar oluşturmak için küçük güveç içinde su koyunuz. 200-210 derece 10 dakika ön ısıtma yaptığınız fırında üzerinin rengi hafif dönünceye kadar pişiriniz. Daha sonra fırın ayarını 170 dereceye getiriniz ve kontrollü bir şekilde pişiriniz.

Not: Hazır ekmeklerdeki kabuk renginin oluşması için (çiçeklerin yapraklarına sıktığımız, püskürteç gibi) züccaciyelerden temin edebileceğiniz, mutfakta kullanılan bir püskürteçe doduracağınız, temiz içme suyundan, ekmeğiniz hafif kabuk tutmaya başlayınca 4-5 dakikada bir, 3 kere ekmeklerin üzerine gelecek şekilde su püskürtünüz. Bu işlem beyaz ekmekte daha da güzel oluyor. Ekmeklerinizin altın sarısı renk aldığını göreceksiniz.

Not: İkinci mayalama işlemi bittikten sonra, ince bir bıçak ucu veya makasla, boydan boya veya verev olarak 3-4 yerinden ekmeğinizi boyutuna göre kesiniz. Küçük somunlar şeklinde hazırladığım için ben yapmadım.

Not: Bu şekilde hazırlanan ekmeklerde maya az kullanıldığı için, ekmeğiniz, ekşi kokmaz. Mis gibi ekmek kokusu alırsınız.

Not: Beyaz ekmek vb. yapmak isterseniz. Aynı aşamaları uygulayarak yapabilirsiniz.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

ANILARIM

Yer: Beyoğlu - İstanbul
Tarih: 29 Haziran 1981

Ailelerin de onayı ile 1 sene nişanlı kaldıktan sonra, evlilik için 29 Haziran 1981 pazartesi 15'00'e nikâh tarihi aldık.

Nikâh günü, kuafördeki işlerimiz bittikten sonra, fotoğraf çektirmek için, Osmanbey tarafında bir sütüdyoya gittik. İlk fotoğraf çekildikten sonra, kendimi çok kötü hissettim. Kan şekerim düşmüş ve gelinlikler içinde yere yığılmıştım.

Kendime geldiğimde, gelin arabasının içinde, bana bir şeyler yedirmeye çalışıyorlar. Kulaklarım, sesleri hala uğultulu duyuyor. Büyükdere'deki evimize gidemeyeceğimizi, eğer gidersek nikâhı kaçıracağımızı söylüyorlar. Benim konuşacak halim yok. Ailem, evde bizi bekliyorlar...

O seneleri hatırlatmam gerek, evlerde telefon yok. Yani haberleşemiyoruz. Her zaman herkesin iyi gününde ve kötü gününde yanında olan bizler, en mutlu olacağımız günde, beni kuaförde tek başıma bıraktıkları gibi, ailemi de evde yalnız bırakmıştılar.

Baba tarafından yakın akrabamız yoktu. Sitemlerim, daha çok anne tarafıma. Annem, babam ve iki erkek kardeşim evde bizim gelmemizi bekliyorlar...

Acele nikâh dairesine gidiliyor, bizden bir önceki, 2'45 nikâhındaki gelin kaçıyor. Ve bir de benim nikâh saatimden onbeş dakika önce, kaçan gelinin nikâh saatinde, benim, çaresizlik içinde ağlamama, karşı çıkmama rağmen, eşimin ailesi, misafirleri bekletemeyiz diye, nikâh salonuna alınıp, nikâh kıyılıyor. Nasıl olur demeyiniz. Çalıştığım TÜRK KALP VAKFI' ın daki çok değerli, büyüklerim ve çalışma arkadaşlarım araya girerek, biz özel nikâh kıydırırız. Aileye ulaşalım çabaları da netice vermemişti.

Ailem bir şeyler olduğunu düşünüyor ve acele bir taksiye binerek nikâh salonuna geliyorlar. Bakıyorlar hiç kimse yok ve panoda nikâhın kıyıldığını gösteren çarpı işareti. Ne hayallerle büyüttükleri kızlarının nikâhında bulunamıyorlar. Niçin mi anlattım bu olayı çünkü; 29 Haziran 2001 senesi, saat 2'45' te canım annemi kaybettim.

9 Temmuz 2010 Cuma

ANILARIM

Sene: l970
Yer : İstanbul - Cihangir
Okul: FİRUZAĞA İLKOKULU

İlk okul 4. sınıfa gidiyorum. Sınıf öğretmenlerimle ilgili anlatacağım ne yazık ki güzel anılarım yok. O sene 4. sınıfı tekrar etmek zorunda kalmıştık. Birinci sınıftan itibaren, her sene 4-5 öğretmen çeşitli sebeplerden dolayı ayrılıyordu. Ve eğitimimiz istikrarlı ilerlemiyordu.

Bugün, adını dahi hafızamdan sildiğim erkek öğretmen gelmişti sınıf öğretmeni olarak. Eğitimin ikinci yarısıydı. Sınıfımızı denetlemek için müfettiş gelmiş, bizleri teker teker kaldırarak soru soruyordu. Sorulan sorulara doğru cevaplar verdiğim için, müfettiş bütün sınıfa alkışlatmış ve teşekkür etmişti. Acaba o günkü başarımın, yaşadıklarımda bir etkisi var mı diye düşünüyorum. Çünkü başarılı olduğum zamanlar, karşımda hep birlikte hareket eden insanların gruplaştığını ve beni dışlayarak yalnız bıraktıklarını fark ettim.

Bir gün sonra, ders yaparken sınıfın kapısı vuruldu ve hademe içeriye girdi. Öğretmene benim adımı söyleyerek, İdareden çağrıldığımı söyledi. Öğretmen niçin diye sormadan, hademeyle gitmemi söyledi. Müdür odasının kapısını tıklatan hademe, ben içeriye girdikten sonra, kapıyı kapatarak gitti.

Müdür ŞADUMAN hanım masasından kalktı ve yanıma geldi. Yan taraftaki koltukta sınıf arkadaşım AYFER'in annesinin oturduğunu fark ettim. Müdür kapıya yöneldi ve kapının kilidini iki kere çevirerek kilitledi. O anda kötü bir şeylerin olacağını fark ettim.

Aniden sert bir şekilde yüzüme iki üç tokat attı ve saçımdan kavrayarak, başımı koltuklara, duvarlara vurmaya başladı. Dayak atarken hiç bir şey söylemiyordu. Arkadaşımın annesi sadece izliyordu. O seneler önlüklerimiz siyah renkti, yakalarımız beyaz. Anneciğim beyaz bir mendili, süs mendil yapmış, göğsümdeki cebime yerleştirmişti. Diğer mendilim yan ceplerin birinde. Burnumdan oluk oluk kan akıyordu. Mendilimi almak istiyorum alamıyorum, yüzüm gözüm kan içinde. O kadar uzun sürmüştü ki; küçük bedenime yapılan işkence, gözlerimin karardığını ve yere yığıldığımı hatırlıyorum.

Tekrar, ite kaka kaldırarak başımı deri koltuklara defalarca vuruyordu. Anahtarla, kapıyı açtı ve kapının önünde bekler vaziyette duran iki erkek hademe kollarıma girerek, beni sınıfıma çıkardılar.

Kapıyı tıklattılar ve beni sınıfa bırakarak, ayrıldılar hiç konuşmadan. Öğretmen kanlar içindeki önlüğümü ve şişmiş suratımı hiç görmeden yerime geçmemi söyledi her şey normalmiş gibi davrandı. Ve işin ilginç yanı, ben aileme hiç bir şey söyleyememiştim. Üzerimdeki kanlarla ilgili ne demiştim anneciğime bilmiyorum. Çünkü tekrar aynı şeyleri yaşayacağımdan korktuğumdan mı yoksa, dayak sırasında tehdit mi edilmiştim bilmiyorum.

Şu anda yazıyı yazarken kendimi çok kötü hissediyorum. Bu olaydan sonra ben hiç çocuk olamadım. Her an her yerden kötülük gelecek diye kimseye güvenemedim. Hep korkularımla yaşamaya çalıştım. Bugün hala beni döven müdürü ve özellikle hiç bir şey yaşanmamış gibi davranan sınıf öğretmenimi, hiç affetmiyorum. Arkadaşın annesini ise .....

Onbeş yirmi gün, sınıfta hiç kimseyle konuşmadım. Bir gün, müdür odasındaki hanımın kızı, arkadaşım AYFER'e daha sonra, müdürün arkadaşı olduğunu öğrendiğim, annesinin de olduğu olayın neden olduğunu sorduğumda, merdivenlerden inerken göğsüne çarptığım için, annesinin dövdürdüğünü söyledi.

Yıllar sonra, televizyonda (kayıtlı bulunabilir) sabah programlarının birinde, seyirciler arasındaki bir hanımın, ayağa kalkarak çocuklarının kendisini öldüresiye dövdüğünü ve sokağa attıklarını çaresizlik içinde anlatarak yardım istiyordu. Sonra bir kaç kanalda daha rastladım bu hanıma. İlahi adalet bu olmalıydı, müdür odasındaki mağrur bakışlı, şiddeti ve işkenceyi soğukkanlılıkla izleyen hanımdı. Çocuklarından şiddet gören ve maddi imkânlarını kaybetmiş, yardım isteyen kadın.

Ben hala o günkü olayı neden yaşadığımı bilmiyorum. Paylaşımlarımda iyi olayların umut olması, kötü olayların bir daha başka masum, savunmasız çocukların yaşamaması için, yazmak istedim.

Azeri bir doktor, çocukluğumuzdan itibaren yaşadığımız kötü olayları, bir taşa benzeterek, ceplerimize doldurduğumuz o taşların ağırlığından, duygu dünyamızda bir taraflara eğildiğimizi, yaşadıklarımızla yüzleşerek, ağırlık yapan taşları teker teker atmamız gerektiğini anlatmıştı.

Üniversitelere girişte, Öğretmenlik ve gazetecilik bölümlerinin en yüksek puanla girilmesi gereken bölümler olduğunu düşünüyorum. Özellikle öğretmen olacak adayların psikolojik testlerden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.

KAYMAKLI DONDURMA

Malzemeler:

  • 1 litre süt
  • 250 gr. şeker ( 5 Türk kahvesi fincanı)
  • 5 gr Salep (baharatçılarda bulabilirsiniz)
Yapılışı:

Çelik tencerede, süt, şeker ve salepi tahta spatulayla iyice karıştırınız ve ocağın orta büyüklükte ki gözünde, kaynamaya çıkıncaya kadar sürekli karıştırınız. Kaynamaya çıktıktan sonra ocağın altını kısınız ve 5-10 dakika karıştırarak pişiriniz. Savurarak soğutunuz. Emaye saklama kabına aktarınız ve derin dondurucuya kaldırınız. 10 dakikada bir çıkarınız ve savurark karştırınız. Bu işlemi 5-6 defa tekrar ediniz. Ne kadar, sık savurarak bu işlemi yaparsanız dondurmanızın sakız gibi sünmesini temin edersiniz. En son olarak hazır dondurma kabı vb. kablara kaldırınız. Önce normal derin dondurucu bölümüne, daha sonra hızlı dondurucu bölümünde bekletiniz ve son olarak tekrar normal derin dondurucu bölümünde muhafaza ediniz.
Servis aşamasında, temin edebileceğiniz hazır külâhlarda veya dondurma kadehlerinde üzerine yeşil fıstık, badem, fındık ceviz, çikolata vb. mâlzemelerle sunum yapınız.


DONDURMA SOSU:

Mâlzemeler:

  • 1 Paket bitter çikolâta
  • 1/2 paket sıvı krema ( 1 çorba kaşığı tereyağı)
  • 1 fiske tarçın
  • 1 adet karanfil (kırmızı mercimek tanesi kadar)
  • 1 paket sütlü çikolata (rendenin iri gözünde rendelenmiş)
Yapılışı:


Benmari usulü, bitter çikolata ve kremayı eritiniz. Tarçın ve karanfili ilâve ediniz ve mâlzemeleri 1-2 dakika karıştırınız ve karanfili çıkarınız. En son rendelenmiş sütlü çikolatayı ilâve ediniz. Sunum aşamasında, Külâhtaki dondurmanın tepe noktasını sosa bulayarak sunum yapınız. Dondurma kadehlerinde ikrâm ettiğinizde kaşık yardımı ile sosu şekilli olarak dökünüz. En son toz yeşil fıstık, fındık vb. mâlzemelerle süsleyiniz.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

SOKRATES

ÜÇ FİLTRE TESTİ

Bir gün bir tanıdık, büyük filozofa rastladı ve dedi ki,
"Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?"
"Bir dakika bekle" diye cevap verdi, SOKRAT.
"Bana bir şey söylemeden evvel, senin küçük bir testten geçmeni istiyorum, Buna ÜÇLÜ FİLTRE TESTİ deniyor"
"üç filtre dedi adam...
"Doğru" diye devam etti SOKRAT.
"Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Bu ona 3 filtre testi dememin sebebi. Birinci filtre,

GERÇEKLİK FİLTRESİ

"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"
"Hayır dedi adam" Aslında bunu sadece duydum ve..
"Tamam dedi SOKRAT," öğleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun, şimdi ikinci filtreyi deneyelim.

İYİLİK FİLTRESİ

"
Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey,iyi bir şey mi?"
"Hayır tam tersi..." dedi adam...
"Öyleyse," diye devam etti SOKRAT. " Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğunda emin değilsin. Fakat yinede testi geçebilirsin. Çünkü geriye bir filtre daha kaldı:

İŞE YARARLILIK FİLTRESİ

"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?" "Hayır gerçekten değil." dedi adam...
"İyi" diye tamamladı. SOKRAT, "Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı" değilse bana niye söyleyesin ki?


NOT:

Resim kursu arkadaşım Nuran hanımın eşleri, Orhan Akbaş beyefendinin yazısından alıntıdır. Kendisine değerli hayat görüşlerinden dolayı insanlık adına teşekkür ederim.

ANILARIM

Veliler toplantısı, hepimiz sıralarda oturuyoruz. Bir hanım yanıma yaklaştı ve "ne kadar şanslısınız ön sırada gönül rahatlığı ile oturuyorsunuz" dedi. Öğretmenin, güzel övgüleriyle karşılaşacağınızı biliyorsunuz diye ilâve etti sözlerine. Hanım, bilmiyor ki o ana kadar, ilmek ilmek dokunmuş bir hayat ve onun getirdikleri idi, gözündeki rahatlığım. Aynı hanım toplantıya geçmeden, öğretmenden çocuğunun sırasının değiştirimesinin ve yavrumla aynı sıraya oturtulmasını rica etti. Öğretmen, hanıma dönerek, bunu kendisinin belirlemesinin bir anlamı olmadığını söyledi ve şöyle devam etti... "BEYİNLER BİRBİRİNİ SEÇER" dedi. Sınıfta derin bir sesizlik ve öğretmenin velilere verdiği hayat dersi kaldı anılarda.

6 Temmuz 2010 Salı

NOT ETTİKLERİM

HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakısın sona;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Birgün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığıdır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın.
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN

CAN YÜCEL

NOT ETTİKLERİM


Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden...
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...


Can YÜCEL

NOT ETTİKLERİM

Cheroke Kabilesinin yaşlılarından biri hayat, aşk ve evlilik üzerine konşurken şunları söylüyor "İçimizde iki kurt var ve bunların arasında da korkunç bir savaş, kurtlardan biri; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, zevki, kendine acımayı, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve bencilliği temsil ediyor. Diğeri ise, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dingiliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardım severliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor" Gençlerden biri "Hangi kurt kazanacak?" diye soruyor ve yaşlı adam kısaca cevap veriyor. "BESLEDİĞİNİZ"

ALFREDO SOSLU MAKARNA

Malzemeler:

  • 1/2 paket makarna (B ile başlayan marka çok güzel oluyor)
  • 1 kutu sıvı krema
  • 2 çorba kaşığı tereyağı
  • 2 çorba kaşığı gravyer peynir
  • 1 diş sarımsak
  • 2 çorba kaşığı maydanoz
  • 1 çay kaşığı deniz tuzu
  • 1 çay kaşığı taze çekilmiş karabiber
Yapılışı:


1 litre suyu kaynatınız ve 2 tatlı kaşığı tuz ilâvesi ile makarnayı 12 dakika haşlayınız ve süzünüz. (soğuk su gezdirmeyiniz)

Alfredo sosun hazırlanışı:

Çelik tencerede tereyağını eritiniz ve 1 diş ezilmiş sarımsağı, gravyer peyniri ilâve ederek, 1-2 dakika çeviriniz. Kremayı ilâve ediniz ve 1-2 dakika daha çeviriniz. Maydanoz, 1 çay kaşığı tuz ve karabiberi ilâve ederek 1-2 dakika daha çeviriniz. Makarnaları ilâve ederek 1-2 dakika daha çevirerek malzemelerin bütünleşmesiniz sağlayınız. Izgara et veya tavukla sunum yapınız.

Not: Siz 1 paket makarnadan hazırlamak isterseniz. Sos mâlzemelerini 2'ye katlayınız. Sos, sunum aşamasında biraz sıvı kıvamda tabakta görünmeli.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

PASTIRMA ÇEMENİ

Malzemeler:

  • 100 gr. Çemen (baharatçılarda bulabilirsiniz)
  • 100 gr. kırmızı toz biber
  • 100 gr. sarımsak
  • 1 çay kaşığı deniz tuzu (baharatçılardan bulabilirsiniz)
  • Su (sızma zeytinyağı)

Hazırlanışı:


Sarımsakları, tuz ile havanda eziniz. İçine çemen, kırmızı toz biber ve bir miktar su ilâve ediniz. Koyu kıvamda hazırlayınız. (etlerin üzerine sürüldüğünde, kıvamı biraz suluca hazırlanır)

Not: Eşit miktarlarda kullanılan mâlzemeleri, siz katlayarak çoğaltabilirsiniz.

Not: Su yerine sızma zeytinyağı ile bulamaç şeklinde hazırlayabilirsiniz. Kavanozlara tanzim edip, buzdolabında uzun süre muhafaza edebilirsiniz. Sos olarak, kahvaltıda ve arzu ettiğiniz yemeklerde ve özellikle etli dolmalarda kullanmanızı öneririm.

Not: Baharatçım, bazı çemenlerin hafif acımsı tadının yok olması için, suda bekletilip, süzülmesini önermişti.

Not: Pastırmanın, etinin nasıl hazırlandığını merak edenler olursa, istekleri halinde tarifi siteye dâhil ederim.


1 Temmuz 2010 Perşembe

HAYATIMDA TANIMAKTAN ONUR DUYDUĞUM İNSANLAR

Sene: 1966
Yer: İstanbul - Cihangir
Okul: FİRUZAĞA İLKOKULU
Ders: Müzik

Öğretmen: MÜNİR CEYHAN

Bütün sınıf, müzik odasındaki sıralarda yerlerimizi almıştık. Piyanonun başındaki öğretmenim beni yanına çağırdı, ismimin anlamını sordu ve kendisi gülleri seren, gülseven demişti. Bir taraftan sözleri kendisine ait olan (müzik: İngilizce diye not düşmüş kitabında) GÜLSEVEN adlı çocuk şarkısını çalıyor piyanoda. Beni piyanonun başına oturtarak parmaklarımı tuşlarda gezdiriyor. Parmaklarımın piyano çalmak için yaratıldığını söylüyor, çocuk kalbimde öyle bir yer ediyor ki aradan 43 sene geçmesine rağmen hala o anı çoşkuyla ve sevgiyle anımsıyorum. Çünkü öğretmenim beni sevmiş, değer vermiş ve içimdeki beni görmüştü. Değerli öğretmenim, sonraki yıllarda ortaya çıkacak yeteneklerimi o gün fark etmişti ve benim bilinç altıma yerleştirmişti. O günden bana hatıra kalan değerli öğretmenimin hediye ettiği, notalarıyla birlikte şiirlerinin de bulunduğu kendisine ait olan müzik kitabıdır. Kendisine ait herkesin bildiği iki şiirini isterseniz bir hatırlayalım.

Not:İşin sırrı parmaklarda mı, yoksa onlara anlam yükleyen gerçek öğretmenlerde mi, gizli.


ATATÜRK MARŞI

İstiklâl şavaşımın en büyük kahramanı,
Emanet ettin bana kurtardığın vatanı.
Yolunda yürüyorum, bağlıyım devrimlere,
Her gün Türküm diyorum göğsümü gere gere.

Atatürk'üm önderim nabzımda atıyorsun,
Sulh sever bir dünyanın kalbinde yatıyorsun.

Yurda, Cumuriyete, kimse el uzatamaz.
Bu inancı içimden hiç bir kuvvet atamaz.
Sesini duyuyoruz, gönüller bağlı sana,
Senin evlâdın olmak gurur veriyor bana.

Atatürk'üm önderim nabzımda atıyorsun,
Sulh sever bir dünyanın kalbinde yatıyorsun.

Söz ve müzik: MÜNİR CEYHAN




ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Orda bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var uzakta,
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.

Orda bir dağ var uzakta,
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.

Orda bir ses var uzakta,
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.

Orda bir yol var uzakta,
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.


Söz: A. Kutsi Tecer
Müzik: Münir Ceyhan


Nurlar içinde yatınız, değerli öğretmenim. İnsanlığa yaptığınız büyük katkılardan dolayı, sizi saygı ve sevgiyle anıyoruz.



"Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız, ya okumaya değer şeyler yazınız ya da yazılmaya değer şeyler yapınız"

FRANKLN





Hizmet, büyük şahsiyetlerin bir vasfıdır. Havarilerine şeref madalyası takar. Bu dünyanın iki büyük gurubunu; yani yardım edip katkıda bulunanlarla, engel olup sadece tüketenleri birbirinden ayıran bir çizgidir. Almaktansa vermek ne kadar güzeldir!

Hizmet etmek zarif bir erdemdir. Cesaret aşılamak, ilgi göstermek, korkuyu gidermek, gönüllerde ümit yeşertmek, kısacası sevmek ve bunu göstermek insanlığa sunulan en büyük hizmettir.

BRYANT S. HINCKLEY