30 Nisan 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

  • Biz kendimiz için var olmadık, toplumun iyiliği için var olduk. Parçalar, nasıl bütün için varsalar.
  • Düşünce, akıllı ruhun faaliyetidir.
  • Düşünce ilkeleri, genel fikirler, insan zihninde bir istidat olarak bulunur, tecrübeyle gelişir.



Leibniz "bir şeyin bizdeki iddiası" ile neyi kast ettiğini şöyle açıklar.

"aynı zamanda şeylerin ve akıllı ruhun müellifi (yazarı) olan, Tanrı tarafından akıllı ruha tab edilmiş olan bir düşünme melekesi"



GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ

29 Nisan 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

  • Heykelleri yıktığınızda kaideleri koruyun, onlar yeniden kullanılabilir.
  • Hüzünlü zamanlarda, çiçek açar espriler
  • Tarih, nasıl çarpıtıldığını öğretir.
  • Barakaya bağlı köpek, ona gerçekten bağlımıdır?
  • İnsanın bildiği bir gerçeği, kendisine söylemesi zordur.
  • Yurttaş ne kadar küçükse, imparatorluk o kadar büyüktür.


STANİSLAW LEC

28 Nisan 2011 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

Haset, gaddarlık ve nefret, hemen bütün halk öğreticileri sınıfı tarafından kutsanırken, özellikle özgür olmaları gereken şeyler, baskı altında tutulmuştur.

İçgüdüsel yapımız iki bölümden oluşur, birincisi kendimizin ve çocuklarımızın yaşamını geliştirmeye, diğeri ise rakip gördüğümüz kişilerin yaşamını engellemeye yönelir.

Birincisi yaşama aşkını sevgiyi ve psikolojik olarak sevginin bir kolu sanatı içerir, ikincisi de rekabeti milliyetçiliği ve savaşı içerir.

Geleneksel ahlâk öğretileri, birincisini bastırmak, ikincisi de yüreklendirmek için her şeyi yapar.

Gerçek ahlâk öğretileri, bunun tam tersini gerektirirdi. Sevdiklerimizle ilgili davranışları, içgüdüye güvenle bırakabiliriz.

Akıl kapsamına alınması gerekli olan ise, nefret duyduğumuz kişilere olan davranışlardır.

Günümüz dünyasında etkin olarak, nefret ettiklerimiz bizden uzak olan gruplar, özellikle yabancı uluslardır.

Onları soyut olarak algılarız ve gerçekte nefretin ta kendisi eylemleri, adaletle olan aşkımız ve benzeri yüce amaçlar için yaptığımızı ileri sürerek kendimizi kandırırız.

Bu gerçeği bizden saklayan perdeyi, ancak büyük ölçüde kuşkuculukla kaldırabiliriz.

Bunu ve kıskançlık çılgınlığının tedavisini gerçekleştirdikten sonra, kıskançlıklara ve sınırlamalara dayalı olmayan, dopdolu bir yaşam arzusuna ve başka insanların birer engel değil, birer yardımcı olacağının, idrakine dayalı yeni bir ahlâk oluşturmaya başlayabiliriz. Bu ütopik bir beklenti değildir.

Eğer insanlar bir başkasının mutsuzluğu peşinde koşmak yerine kendi mutluluklarının peşine düşmeyi öğrenirlerse, bu beklenti hemen yarın gerçekleşebilir. Bu hiç de, uygulanmayacak kadar sert bir ahlâk töresi değildir, ama benimsenmesi dünyayı cennete dönüştürebilir.


BERTRAND RUSSELL

SORGULAYAN DENEMELER

26 Nisan 2011 Salı

NOT ETTİKLERİM

ÇEKEMEMEZLİK ÜSTÜNE


Bütün duygular arasında insanı, sevgi ile çekememezlik kadar saran, büyüleyen bir duygu daha yoktur. Her ikisinde de ateşli istekler ağır basar. İkisi de düşlere, kuruntulara kapılmaya heran hazırdır.

Özellikle yöneldikleri şey karşısında hemen göze batarlar. Büyülenme diye bir şey, bu yönelişten doğar.

Çekememezlikte gözün yaydığı bir etkinin ya da saçtığı bir ışığın payı olduğuna öteden beri inanılmıştır.

Kimilerinin gözlemlerine göre, çekemeyen gözün kötü etkisi, çekilemeyeni en büyük ün ile zafere ulaştığı anda yaralar. Çekilemeyen kimsenin ruhu da en çok böyle anlarda iyice dışa vurur ve kötülük oklarına açık olur.

Kendi değerleri olmayan bir insan, başkalarının değerini hiçbir zaman çekemez. Çünkü insan gönlü, ya kendi üstünlüğü ya da başkalarının kötülüğü ile beslenmek ister.

İnsan bunlardan birinden yoksunsa, ötekine dayanmak zorunda kalır. Bir başkasının üstün değerine ulaşmak umudunu yitirince de, o kişiyi bulunduğu yüksek yerden aşağıya çekmekle bir eşitlik kazanmaya çalışır.

Çekememezlik aylak bir tutkudur. Sokaklarda gezer durur, evde oturamaz.

Kendileriyle, yeni yükselen kişiler arasında uzaklık değiştiği için, sanki bir göz yanılmasına düşer, başkaları yükselirken kendileri alçalıyor sanırlar.

Yakın akrabalar, iş arkadaşları, birlikte yetiştirilmiş kimseler de akranları yükselecek olursa, büyük bir çekememezlik duyabilirler. Çünkü bu durum kendi yetersizliklerini ortaya çıkarır.

Soydan gelen gelen imkânlarla yükselen, daha az çekememezlik uyandırır. Çünkü doğuştan hak ettikleri bir şey gibi görülür. Bu ayrıca yazgılarına da fazla bir şey eklemiş sayılmaz.

Çekememezlik güneş ışınlarını andırır. sırtlara, dik yamaçlara, düzlüklerden daha kızgın vurur.


Çekememezlik, her zaman bütün iyi şeylerin zararına, karanlıkta sinsi işler çevirir.

Çekememezlik. her zaman birileriyle, boyuna uğraşır.

Çekememezlik, durmak eğlenmek bilmez (Roma Atasözü)

Çekememezlik, en bayağı en aşağılık duygudur.

Çekememezlik, Geceleyin buğday tarlasına, ayrık otu saçan şeytan kişiye yarayan niteliktir.



FRANCİS BACON

Denemeler

25 Nisan 2011 Pazartesi

NOT ETTİKLERİM

HALKLARI BİRLEŞTİREN VE İTEN DAVRANIŞ İLKELERİ


Vatandaşları birleştiren ortak yararlarıdır. Kişisel çıkarları değil.

Eşitliğin olduğu yerde, tartışmalarda alınan kararlarda, taraf tutulmaz.

Ayrıcalıklı sınıflar oluşturmak, ülke yöneticisinin görkemini artır ama gücünü de azaltır.


FRANCİS BACON




NOT ETTİKLERİM

GERÇEK ÜSTÜNE


Hiçbir şey, gerçeğin durduğu yerde, (bütün tepelerden, daha yüksek, havası her zaman temiz, dupduru olan o tepeden) durup, aşağı vadideki, yanılmaları, konuşmaları, sisleri, fırtınaları gözlemekten daha hoş olmaz. Yeter ki, bu gözleyiş sırasında, insan bir gurur değil de acıma duysun, insan ruhunun acımayı bilmesi, gerçeğin ekseni çevresinde dönmesi, hiç kuşkusuz yeryüzünde erişilmiş bir cennettir.



FRANCİS BACON

24 Nisan 2011 Pazar

NOT ETTİKLERİM

Özgür bilinç ilkesi, özgür araştırma ilkesini ortaya koymuştur.

Bu ilke, sürekli hale gelmiş olan, kör itaatle kişiliksiz bir makine haline gelmek için, özgür kişilik terk edilmiştir.


HAROLD HOFFDING

NOT ETTİKLERİM

EĞİTİMİN ÖNEMİ

Paylaşılan bir anlayışın değeri ancak uygulanırsa ortaya çıkar. Öğrencinin ilgisi sadece bencilliği geliştiren, yarışma yolu ile değil, ondaki yaratıcılıktan tat alma duygusunu uyararak desteklenmelidir.

Ancak bu yolla sınıf arkadaşları, birbirlerine karşı dostça ve yapıcı bir ilgiliyle bağlanırlar.

Okullar genç insanlara eleştirisel bir kafa ve toplum bilincine varmış bir tutum verebiliyorlarsa, gerekeni yapmış olurlar.

Böylece yurttaşların sağlıklı, halkçı bir toplumda yaşamları için, gerekli olan değerleri kuşanmış olur öğrenciler.


EINSTEIN

23 Nisan 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

HAYATTA DURAK YOKTUR; YA İLERİ YA GERİ


ULUĞ TURANLIOĞLU

NOT ETTİKLERİM

İnsanların kendi ayakları üzerine basabilmeleri, ancak varlığını, kendi kendisine borçlu olduğu, dünyayla giriştiği bütün ilişkilerde ( görme, işitme, koku alma, tat alma, hissetme, düşünme, isteme, sevme) gibi, kendini mutlâk bir insan olarak gördüğü, kısacası bireyselliğinin tüm öğelerini idrak edip, dışa vurduğu zaman mümkündür.



KARL HEINRICH MARX

NOT ETTİKLERİM

Vatan tehlikedeydi; Atatürk karar verdi:
"Vatanı kurtaracak yine millettir"dedi.

Ankara'da bir meclis toplayıp kurmak için,
Günlerce haftalarca, çalıştı, için için.

İşte bugün kuruldu Büyük Millet Meclisi,
Ankara'da yükseldi Türk'ün gürleyen sesi.

Çocuklar! Tarihten altın yapraktır bu gün,
Gönlünüzde kalmasın artık, ne gam ne hüzün,

Çocuklar! Bayram yapın, sevinin ve haykırın.
Engel denen her şeyi gücünüzle siz kırın!

Çocuklar bilin ki, siz ki, koca bir cihansınız.
Vatanın her yerinden fışkıran volkansınız.

Doğan güneş sizindir, yıldızla ay sizindir.
Artık vatan sizindir, artık saray sizindir.

Ey gül yüzlü çocuklar, gülün koşun, ileri,
Hayatta durak yoktur; ya ileri ya geri.

Coşkun bir rüzgâr gibi ufukları aşınız!
Göğsünüz kanasa da akmasın göz yaşınız!

Temiz olsun kalbiniz, çelik olsun kolunuz!...
Şen olsun bayramınız, aydın olsun yolunuz!...


Neşenizle bu yurdu aydınlatın her zaman,
Sizindir bu ünlü gün, ünü 23 Nisan.

ULUĞ TURANLIOĞLU


NOT ETTİKLERİM

KİŞİ VE TOPLUM

Politikada sadece önder yokluğu ile kalınmamış, ruh özelliği ve yurttaşın doğruluk duyguları, büyük ölçüde kaybolmuştur. Böyle bir özelliğe dayanan demokratik parlamenter rejim, birçok yerlerde sarsılmış, diktatörler doğmuş ve tutunmuşlardır. Çünkü insanların yücelik duygusu ve bireysel haklar artık yeterince köklü değildir.

İtaatkâr kitleleri, bir iki hafta içinde, gazeteler ve diğer yayın organları vasıtasıyla, öylesine bir heyecan ve telâşa düşürebilirler ki, bu insanlar başta bulunan bu işlerle ilgili partilerin, değersiz amaçları uğruna ölmek ve öldürmek için, ünüformalarını geçirirler sırtlarına.


EINSTEIN

21 Nisan 2011 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

  • Thorstein Bunde Veblen okuyan bir okur, ekonomik dünyayı bir daha aynı gözlükle, Veblen'i okumadan önceki halindeki (herşeye inan) gözle görmez.

  • Sanayi toplımunun yakıtı paraydı. Bilgi toplumunda yakıt da, güç ve bilgidir.


JOHN KENNETH GALBRAİTH

NOT ETTİKLERİM

İnsanlığın gelişiminde yağmacılık dönemini aşmış değiliz.


THORSTEİN BUNDE VEBLEN

NOT ETTİKLERİM

İNSAN HAKLARI


Bugün, insan hakları deyince, bireyin başka bireylere ya da, devlete karşı korunmasını, çalışma hakkını ve emeğinin karşılığında uygun bir kazanç sağlama hakkını, tartışma ve öğretim özgürlüğünü, bireyin yurdunun yönetimine katılma hakkını anlıyoruz.

Bu saydıklarımızı bugün, her ne kadar kâğıt üzerinde hak olarak tanıyorlarsa da, aslında sömürülmeğe her zaman olduklarından daha elverişlidir.

Bu da yasaların boşluklarını bilen, bir takım kurnaz hukukçuların aracılığı ile sağlanır.


EINSTEIN

20 Nisan 2011 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM

BİLİM VE UYGARLIK

Şehirlerden uzak, yalnız yaşıyor ve rahat, düzenli bir hayatın yaratıcı düşünceyi geliştirmeye ne kadar elverişli olduğunu görüyordum.

Toplumumuzda yalnızlığı gerektiren ve beden ya da akıldan yana, büyük bir çaba gerektirmeyen, bazı görevler vardır.

Bu görevleri bilim, özellikle matematik ya da felsefe sorunlarını derinliğine incelemeyi amaç edinen gençlere vermek mümkün değil mi? Pek az genç hayatının asıl verimli çağında bilimsel sorunların üstüne eğilmek fırsatını bulur.

Bir genç belli bir süre için bir burs bulabilse bile, en kısa zamanda sonuç elde etmek zordur. Bu durum salt bilime ulaşmak için, hiç de elverişli değildir.

Ekmeğini kazanmak için, gelişi güzel pratik bir görev alan genç bilim adamı, bu bakımdan daha elverişli koşullar içindedir. Yeter ki asıl çalışmasına ayırabilecek zaman ve enerji bulabilsin.

Bu dediğim gerçekleşirse, belki yaratıcı kafalara şimdi olduğundan daha geniş ölçüde gelişme olanağını verilmiş olur. Ekonomik yoksulluğun ve politik karışıklığın ağır bastığı çağımızda bu çeşit düşüncelerin üstünde durmaya değer.

Tehlikeli, yoksul bir çağda yaşadığımızdan yakınmalımıyız? Sanmam. İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükleyen olmazsa, hemen hiç düşünmez. Toplumun öğretilerine ve alışkanlıklarına uyarak bir otomat gibi yaşar.

Genç değilim, çocukluk, gençlik aşamalarını geçirdim ve ben de gençlerin yalnız kendi hayatının yanıltıcı hareketlerini, düşündüğünü ve arkadaşlar gibi konuşup, tıpkı onlar gibi davrandığım çağları yaşadım.

Bu yapmacık maskenin altında neler saklandığını pek fark edemez insan. Çünkü alışkanlığın ve biçimselliğin etkisiyle, insanın gerçek kişiliği pamuğa sarılmış gibidir.

Bu günümüz ne kadar başka! Fırtınalı zamanımızda çakan şimşeklerin ışığında, insanları ve olayları olanca çıplaklığı ile görebiliyoruz.

Her millet, her insan amaçlarını, tutkularını, güç ve güçsüzlüklerini açığa vurmaktadır. Koşulların hızla değişiminde, halk öğretilerinin hiç yeri kalmamıştır. Alışkanlıklar kurumuş buğday taneleri gibi havaya savrulmaktadır.

İnsanlar çaresizlik içinde, iflâs etmiş ekonomik gelenekler ve kurulması gereken uluslararası politik ilişkiler, üzerinde düşünmeye başlıyor. Uluslar tehlikeler ve karışıklıklar arasında yeni gelişmeler yoluna girmektedir. Çağımızın bu karışıklıkları bize daha iyi bir dünya hazırlasa bari!

Zamanımızın bu yargısı bir yana, ödevimiz ulu ve dayanıklı varlıklarımız arasında hayata değer veren ne varsa, onları korumak ve çocuklarımıza, atalarımızdan aldığımız kültür mirasını daha arı ve zengin olarak aktarmaktadır.

EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

Eyleme değer verilen günümüzde, yargılamaya girişmek boş bir çabadır.


EINSTEIN

19 Nisan 2011 Salı

NOT ETTİKLERİM

  • Sanatçının meşru olan toplumu etkileme hakkıyla, toplumun sanatçıyı etkileme olgusu arasında sağlıklı bir denge kurulmalıdır.

  • Eğitim yalnızca çocukluk dönemiyle sınırlı olmamalıdır. Yetişkin eğitimin mevcut biçimleri, büyük ölçüde genişletilmelidir. Herkese istediği anda mesleğini veya işini değiştirme imkânı vermek özellikle önemlidir.

ERİH FROMM

Hümanist Sosyalizm

NOT ETTİKLERİM

  • Olimpiyat oyunlarında hazır bulunmam için beni davet ediyorsunuz ve bu nedenle bana elçiler gönderdiniz. Eğer ahlâki mücadelenin daha büyük arenasını terketmemi gerektirmeseydi. Fiziki rekabetlerinizin bir seyircisi olmak üzere gelirdim.
  • Bedenimi hapsedebilirsiniz, fakat ruhumu asla ve hatta bedenime dahi dokunamayacaksınız.

  • Belki üzücü olan şu ki, beşer ilişkilerinde "Kalbin Öğretisi"ni ortaya koymaya çalışan rehberlerinin teşebbüslerine, insanlık daima karşı koymaktadır.

APOLLONİUS

(Türkiye'de Kapadokya bögesinde yaşamıştır)

NOT ETTİKLERİM

Toprak hepimizin anasıdır, çünkü adildir. Fakat siz, adil olmadığınız için toprak sadece kendi annenizmiş gibi hareket ettiniz.

APOLLONİUS


(Mısır tüccarı bir beyle konuşmasından)

NOT ETTİKLERİM

ÜLKE YÖNETİMİ ÜSTÜNE



İyi bir ülke yönetiminin ne olduğuna gelince, bu erişilmesi hayli güç, eşine az rastlanır bir şeydir. Çünkü ölçü de ölçüsüzlük de karşıtlıklardan doğar. Ama karşıtları birleştirmek başka, birbirinin yerine koymak başka şeydir.

Bu konuda Apollonius'un, Vespasianus'a söylediği sözler örnek bir ders verir:

Vespasianus - Neron neden düştü?

Apollonius -"Lir çalmayı, akort etmeyi iyi bilirdi, ama ülkeyi yönetmekte telleri, kimi zaman çok gerer, kimi zaman da çok gevşetirdi" demiş.

Hiç kuşkusuz, ülke yönetiminde hiçbir şey, baskıyı yerli yersiz bir artırıp bir azaltmak kadar yetkileri sarsmaz.


FRANCİS BACON

Denemeler

18 Nisan 2011 Pazartesi

NOT ETTİKLERİM

YAPMACIKLIK İLE İKİYÜZLÜLÜK ÜSTÜNE

Kendini gizleyip örtmenin üç derecesi vardır.

  • Kişinin hiçbir ilgiyi üzerine çekmediği, kim olduğunu belli edecek hiçbir ipucu vermediği durumlarda göze çarpan, içine kapanıklık, çekingenlik, ağzı sıkılıktır.

  • Sözleriyle ve davranışlarıyla göründüğünden başka olmaya çalışan kişideki olumsuz nitelik, ikiyüzlülüktür.

  • İnsanın bile bile, direterek, gerçekte olduğundan başka görünmeye çalıştığı durumlardaki yapmacıklıktır.

FRANCİS BACON

Denemeler

NOT ETTİKLERİM

İkiyüzlülük, yüreksizlere yaraşan bir davranış yolundan başka bir şey değildir. Çünkü gerçeğin ne zaman söylenmesi gerektiğini bilmek, yeri gelince de söylemek, güçlü kafa yapısı isteyen bir iştir.


FRANÇİS BACON

Denemeler

16 Nisan 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

Mantığı oluşturan çok sayıda kural yerine, dört kuralın bana yeteceğine inandım.
Onlara uymaktan, yeter ki, bir kere bile geri kalmamak konusunda, sağlam ve değişmez bir karar almış olayım.

  • Doğruluğunu apaçık bilmediğim bir şeyi, doğru diye almamak, yani acelecilikten ve ön yargıdan özenle kaçınmak. Yargılarımda zihnime açık ve seçik bir biçimde gelen ve hiçbir biçimde kuşkuya koyamadığım şeylerin dışında, herhangi bir şeyi tanımamak.

  • İnceleyeceğim güçlüklerden, her birini olabildiğince parçalara ayırmak ve onları en iyi çözümlenebilecek duruma getirmek.

  • Düşüncelerimi en basit ve tanınması en kolay olan nesnelerden başlayarak ve yavaş yavaş, derece derece ilerleyerek, en karmaşık bilgilere kadar götürmek ve doğal olarak, birbiri ardından gelmeyen şeyler arasında da bir düzen var saymak.

  • Her yerde bütünsel saymalar ve en genel gözden geçirmeler yaparak, hiçbir şeyi dışta bırakmadığımdan emin olmak.

Geometricilerin, en güç gösterimlere ulaşmak için kullanma alışkanlığında oldukları, tümüyle basit ve kolay olan bu uzun nedenler zinciri, insanların bilgisine ulaşabildikleri her şeyin aynı biçimde, birbirine bağlandığını ve doğru olmayan bir şeyi doğru diye almamak.
Birinin öbüründen çıktığı sırayı, izlemek koşuluyla bunlardan erişilmeyecek kadar uzak ve bulunamayacak kadar gizli bir şeyin, kalmayacağını düşünme olanağını sağlamıştır.


DESCARTES

Yöntem Üzerine

NOT ETTİKLERİM

Yavaş yürüyenler, her zaman doğru yolu izliyorlarsa, koşanlardan ve doğru yoldan uzaklaşanlardan daha çok ilerlerler.


DESCARTES

15 Nisan 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

Özel mülkiyet, bizi o kadar ahmak ve iktidarsız yapmıştır ki, nesnelerin bizim olması için, onlara sahip olmamız gerekmeye başlamıştır.

Artık nesnelerin bizim olabilmesi için, bir sermaya haline gelmesi, satın alınmış olması, yenilip içilmesi, yani tarafımızdan kullanılması gerekmektedir.

Bütün zenginliklerimize rağmen, aslında büyük bir yoksulluk içindeyiz. Çünkü çok şeye sahibiz, ama gerçek özümüz çok küçülmüştür.

Bunun sonucu, ortalama bir vatandaş kendine olan güvenini kaybetmiştir. Kendisini çok yalnız hissetmektedir ve ruhsal bir çöküntü halindedir. Bolluk içinde yaşadığı halde, büyük bir mutsuzluk çekmektedir.

Artık hayat, onun için bir anlam taşımamaktadır. Çünkü hayatın anlamının yalnızca "tüketici" olmakta yatmadığını sezmekte, ama buna rağmen ne türlü davranması gerektiğini kestirememektedir.

Eğer, sistemimiz bize çok sayıda kaçış imkânı sunmasaydı (televizyondan başlayarak, her türlü uyutucu, bu imkânlar) insanlar, söz konusu mutsuzluğa ve anlamsızlığa uzun bir süre dayanamazlardı.

Bu kaçış yollarını kullananlara ise, hayatlarındaki asıl önemli şeyler azar azar unutturulmaya çalışılmaktadır.

Bütün bunların aksine iddia eden her türlü slogana rağmen, toplumumuz iyi beslenmiş, iyi bakılan, insanlığından uzaklaştırılmış ve depresif bir kitle haline gelmiş olan insanları idare eden bir bürokratlar cumhuriyetine dönüşmüştür.

Artık insanlara benzeyen makineler üretmekteyiz. İnsanlar da gittikçe makinelere benzemektedirler.

Özgürlük ve demokrasiden söz ediyorum ama, giderek artan sayıda insan, böyle bir özgürlüğün getirdiği sorumluluğu yüklenmekten çekiniyor ve iyi beslenen robot-insan tipini ve köleliği yeğliyor.

İnsanların artık demokrasiye olan inançları kalmadı. Bu yüzden de kararların verilmesi işini seve seve siyaset uzmanlarına devrediyorlar.


ERİH FROMM

İnsan var Olsun

NOT ETTİKLERİM

Düşünce dünyasında, kendi fiziksel güçsüzlükleriyle yüzleşmeye hazır olanların, açıklayabilecekleri "engin denizler" vardır.

Bütün bunlardan daha önemli olarak da, gün ışığını karartan, insanları kavgacı ve acımasız yapan Korku'nun zulmünden kurtuluş vardır.

Dünyadaki konumunu, olduğu gibi görme yürekliliği göstermeyen, hiç kimse bu korkudan kurtulmaz; kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse, muktedir olduğu yüceliğe erişemez.


BERTRAND RUSSELL

Düşler ve Gerçekler

14 Nisan 2011 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

  • Ben duruşu değil, geçişi anlatıyorum. Fakat yaştan yaşa, yahut halkın dediği gibi "yedi yıldan, yedi yıla" geçişi değil, günden güne, dakikadan dakikaya geçişi.

  • Bir devleti hiçbir şey yenilik kadar rahatsız etmez. Değişiklik hep kötülüğe ve zorbalığa yol açar. Bir tek parça bozulunca düzeltilebilir. Her şeyin özündeki bozulma ve çürüme eğiliminin, bizi ilkelerimizden uzaklaştırmasına da karşı koyabiliriz.

Ama koca toplumu yeniden kalıba dökmeye, bu kadar büyük bir yapının temellerini değiştirmeye kalkmak, düzeltecek yerde, silip süpürmek, ufak tefek kusurları toptan bir kargaşalıkla düzeltmek, hastalıkları ölümle iyi etmek, devleti değiştirmekten çok yıkmak isteyen kimselerin işidir.


MONTAİGNE

NOT ETTİKLERİM

Kendinden aşağıya bakıpta, kafasına hayran olan adam, kendinden yukarıya, geçmiş yüzyıllara gözlerini kaldırsın; O zaman yüzlerce devin ayakları altında kalacak ve burnu kırılacaktır.


MONTAİGNE

13 Nisan 2011 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM

Çok sevgili Bay Freud,


Gerçeği bulma özlemi, sizde başka bütün özlemleri nasıl bastırıyor, şaşılacak şey. Savaş ve yok etme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl iç içe girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz. Ama inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya.

İnsanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması, bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlâk alanında birer yol gösterici olarak saygı gören, bütün büyük insanlar birleşir.

Bugüne kadar tarihe mâl olmuş filozoflardan, bilim adamlarına kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır.

Her ne kadar, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri, pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi?

Politik önderler ve yönetimler yerlerini ya zorbalığa, ya da yığınların oyuna borçludurlar. Ulusların düşünce ve ahlâkça yüksek bölüklerinin temsilcisi sayılmazlar.

Ama seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde, doğrudan doğruya hiç bir etkide bulunamıyorlar. Oraya, buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine, doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor.

Yaptıkları ve yarattıkları ile yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişlik getirmez mi?

Üyeleri birbiriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını basında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir.

Bilim akademilerinde de rastlanan insan yaradılışının eksiklerinden doğan sakıncalar burada da görülecektir şüphesiz.

Ama yine de öyle bir çabaya girişmek yerinde olmaz mı? Doğrusu ben böyle bir işe girişmeyi büyük bir ödev sayıyorum.

Böyle bir yüksek aydın topluluğu kurulunca, sistemli olarak, halka inebilecek tüm kurumları da savaşa karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır. İyi niyetlileri, bugün acı bir boyun eğme ile felce uğrayan bir kişiye içten destek olurdu.

Düşünce ürünleriyle, yüksek saygınlığa ulaşmış olan kişilerin kurduğu böylesi bir topluluk, Milletler cemiyetinin güçleri için, değerli bir dayanak olurdu.

Bu düşüncelerimi, dünyada herkesten çok size sunuyorum. Çünkü siz isteklere herkesten daha az kapılırsınız ve sizin yargınız, ciddiliği en ağır basan bir sorumluluk duygusuna dayanmaktadır.


EINSTEIN

Sigmund Freud
'a Mektup








12 Nisan 2011 Salı

NOT ETTİKLERİM

  • Gömleğinin bir teli, nasıl bütün diğer tellere benziyorsa, öylece sen de alelâde insanlara benzemek istiyorsun! Ben sadece parlak olduğundan değil, fakat nerede kullanılırsa kullanılsın, orasını güzelleştirdiği için makbul sayılan, erguvani renkte bir kuşak olmak isterim. Niçin bana başkaları gibi olmamı tavsiye ediyorsun? O zaman sadece iplik olacağım, kadife olmayacağım.

  • Ben sana fazilet sahasında yaptığın ilerlemeyi soruyorum ve sen bana Khry Sppos'un, iyi anladığını öğünerek söylediğin kitabını gösteriyorsun. Bu tıpkı kuvvetini öğrenmek istediğim bir atletin bana, kaslı kollarını ve geniş omuzlarını göstereceği yerde, sadece eldivenlerini göstermesi gibi bir şeydir.

Ey sefil esir! Bir atletin eldivenleri ile ne yaptığını öğrenmek istediğim gibi, Khry Sppos'un kitabının da senin ne işine yaradığını öğrenmek isterim.

Arzularını ve korkularını yerli yerince kullandın mı? Yalnız ortaya koyulan şeyle ilerleme anlaşılır.

Şimdi, ruhun daha yüksek, daha hür, daha sadık ve iffetle dolu mudur? Ruhun hiç bir şeyin engel olamayacağı ve bulandıramayacağı bir halde midir? Bütün hayatından iniltileri, şikâyetleri ve manasız feryatları kovabildin mi?

Ah ben ne bedbahtım! Hapsin, sürgünün ve zehrin ne olduğunu iyice biliyor musun?


EPİCTETOS

11 Nisan 2011 Pazartesi

NOT

Aramalarınızdaki Dr. Fakaçelli Anılarım bölümünde konu ediliyor.

Sevgilerimle.

10 Nisan 2011 Pazar

NOT ETTİKLERİM

  • Yalın güzelliği, güzelden anlayan değerlendirir. Süslü ise yığına seslenir.
  • Halkın içinde yaşıyorsan şuna alış ki, hiç kimse bir başkasını esirgemez.
  • Kendini esirgeyen, kendi kendine tekin görünmemeli.
  • İlk izlenim sorunu tuhaf bir şeydir. O hep hakikâtle yalanın yüksek derecede bir karışımıdır.
  • Kötü bir ev, iyi insanları küçültür.
  • Her ilerleme bir cesaret işdir, ancak cesaret sayesinde kesin olarak ilerlenir.
  • İnsan kendinden ve dünyadaki şeylerden emin oluncaya kadar, çok gömlek değiştirir.
  • Gençlik ve halk, hep tehlike ve kargaşalığa koşar.
  • Gençlik izlenimleri en küçük ayrıntılara kadar silinmez.
  • Güzellik görünümden kaynaklanır, o bir görünüştür. Sanatın en yüksek amacı olarak sayılmaz. Yalnızca tamamıyla karakterstik olan, güzel sayılmayı hak eder, karaktersiz hiç bir güzellik, güzellik olmaz.
  • Kendine ve başkalarına karşı doğru olan ve doğru kalan kimse en büyük kabiliyetlerin en güzel özelliğine sahiptir.
  • Birbirinizle tartıştığınızı sanıyorsunuz ve karşılıklı haksızlık hissediyorsunuz.
  • Karşılaştığın haksızlık için, hiçbir insan dönüp bakmaz.


GOETHE

9 Nisan 2011 Cumartesi

SERDAR USÛLÜ HÜNKÂR BEĞENDİ

Mâlzemeler:

Beğendinin mâlzemeleri:
  • 5 adet patlıcan
  • 1 adet kabak
  • 1 adet orta boy havuc
  • 5 çorba kaşığı tereyağı
  • 5-6 çorba kaşığı un
  • 4 su bardağı süt
  • 1,5 tatlı kaşığı deniz tuzu

Sosun Mâlzemeleri:
  • 1/2 kg. kuşbaşı antrikot
  • 2 Çorba kaşığı zeytinyağ
  • 1 çorba kaşığı un
  • 2 diş sarımsak
  • 1 çorba kaşığı domates salçası
  • 2 çay kaşığı karabiber
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1 -1,5 su bardağı sıcak su

YAPILIŞI

Patlıcanları ocağın büyük gözünde, ateşin üzerinde közleyiniz. Közlenmiş patlıcanları, ocaktan alır almaz porselen bir kâseye alınız ve üzerlerini kâğıt havlu ile örtünüz ve yanlardan kâğıdı iyice bastırarak sıkıştırınız. Bu işlemi, kabukları rahat soyulsun ve alt tabakada oluşan kızarmış bölüme, zarar vermeden soymak için uyguluyoruz.

Kabağı ve havucu, bıçakla kazıyınız. Kabağı uzunlamasına dörde bölünüz ve havuçları, ince dilimler halinde kesiniz. Üzerini geçecek kadar su ile yumuşayıncaya kadar haşlayınız. Haşlama esnasında, su oranını iyice kontrol ediniz. Suyunu tamamen çektirinceye kadar pişiriniz.

Patlıcanların kabuklarını kuru olarak soyunuz ve tahta üzerinde püre şekline gelinceye kadar bıçakla kıyınız. Suyunu çekmiş ve çatalla iyice ezilmiş kabak ve havucu da patlıcanlara ilâve ederek karıştırınız.

Beğendi için tereyağını eritiniz ve unu ilâve ederek un beyazlaşıncaya kadar kavurunuz.(Karıştırma teli ile karıştırınız) Bu aşamada azar azar sütü ilâve ediniz ve seri hareketler halinde muhallebi görünümü alıncaya kadar pişiriniz.

Patlıcanlı karışımı ilâve ederek iyice karıştırarak 2-3 dakika pişiriniz. Bu aşamada tuz ve karabiberini ilâve ederek 1-2 dakika çeviriniz ve ocağın altını kapatınız.

Tavayı iyice ısıtınız ve kuşbaşı etleri ve zeytinyağını ilâve ediniz ve tavayı sallayarak eti sote ediniz. Bu aşamada unu serpiştirerek ilâve ediniz ve tahta spatulayla 1-2 dakika çeviriniz. İnce ince kıyılmış sarımsağı, salçayla karıştırdıktan sonra ete ilâve ediniz ve 1-2 dakika çeviriniz. Sıcak su ilâvesi (1 su bardağı) ile sosunuzu 5-6 dakika sürekli karıştırarak pişiriniz. Tuz ve karabiberi ilâve ediniz ve 1-2 dakika sonra ocağı kapatınız.

Tabaklara tanzim şekli olarak, beğendinin üzerine et soteyi ilâve ederek sunum yapınız.

NOT ETTİKLERİM

SON İSKELE BÜYÜKDERE


Bu bahar rüzgârı;
Bu ıhlamur, hanımeli, ıtır,
Manolya kokusu,
Bu güzel sesler,
Bu olağanüstü hava
Biz gelmeden önce de vardı,
Biz geldikten sonra da,
Bizlerle varolmayı
Sürdürdü.
Birbirimizi
Bu büyüleyici atmosferde
Tanıdık.

Komşuyduk;
Mutlulukları, acıları,
Aile sırlarımızı paylaştık.

Çocuktuk,
Çitlembikleri, erikleri,
Kirazları paylaştık.

Arkadaştık,
Bisikletleri, oltaları,
Yaramazlıkları paylaştık.

Delikanlıydık,
Umutları, sevdaları,
Hayalleri paylaştık.
Yıllar geçip gitti,
Çoğumuz savrulup gittik
Ama
Unutmadık, unutamadık...

Hepimiz, Tüm Büyükdereliler
Bu yaşantının izlerinin,
Farklı notalarını,
Farklı yerlerde
Büyük bir mutlulukla
Mırıldandık...

Çoğumuzun rüyalarında;
Halen parıldayan
Yakamozları,
Mehtaplı gecelerde
Ruhumuzu canlandıran
Yasemin kokuları
Ve
Dağlardan
Akan suların şırıltısıyla

O harikulâde
Büyükdere
Senfonisinin büyüsü
Yankılanmakta...

Yıldız kayması gibi
Geçti zaman...
Vapurlar
Son kez çaldı düdüklerini...
Ayrılık vakti yaklaştı...
Son İskeleye..


HİKMET ÖZİŞ

Not: Son İskele Büyükdere adlı, belgesel, anı tarzında hazırlanmış kitaptan.

Not: Kitabın yazarı Hikmet bey'le tanışma dileğim gerçekleşti.

8 Nisan 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

Bütün fiziksel ve zhinsel duyuların yerini, bu duyuların kendilerine yabancılaşmış şekli olan "sahip olmak" duygusu almıştır.


KARL HEINRICH MARX

7 Nisan 2011 Perşembe

NOT ETTİKLERİM

  • Utanılası eylemlerden pişmanlık duymak, yaşamını kurtarmaktır.
  • Ruhun iyiliklerini aramak, kutsal iyilikleri aramaktır. Bedenin iyilikleriyle yetinmek, insani iyiliklerle yetinmektir.
  • Paranın gücüne egemen olan kişi, iyi insan olamaz.
  • İnandırma yolunda söz, altından daha ağırdır.
  • Kalabalıklar, mutsuzluklar içerisinde bilgeleşir.
  • Konuşmaya değil, eylemde bulunmaya ve erdemli davranmaya harcamalıyız tüm çabamızı.
  • Adaletsizlik etmemek iyidir ama yetmez, adaletsizlik etmeyi istememekte gerekir.
  • Vakitsiz arzular, tiksintiye yol açar.
  • Bir şeyi çok arzulamak, başka şeyler karşısında ruhunu köreltmektir.
  • Arzu aşırılığa düşmeden, güzele yönelirse doğrudur.
  • Herhangi bir yararlılığı içermeyen, her zevkten kaçınız.
  • Akıldan yoksun insanlar için yönetilmek, yönetmekten iyidir.
  • Ahmakları söz değil, mutsuzluk adam eder.
  • Zekâya dayanmayan ün ve zenginlikler, ünlerin ve zenginliklerin en sakatıdır.
  • Dünyalık edinmek yararsız değildir, ama dünyalığı adaletsizce elde etmek kötünün de kötüsüdür.
  • İyiyi bilmemek bize yanlışlar yaptırır.

DEMOKRİTOS

NOT ETTİKLERİM

Ahlâk dışı bir eylemin ne olduğunu, kişinin bireysel yargısı ve vicdanı belirler.


EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

DÜNYAYI NASIL GÖRÜYORUM

Biz dünyalıların ne garip bir durumu var! Burada kısa bir süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz. Sezer gibi oluyoruz zaman zaman. Ama çok derinlere gitmeden, günlük yaşam bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz.

Mutluluğumuzu, gülümsemelerine ve rahatlarına bağladığımız kimseler için, sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için, iç ve dış hayatımın ölü ve diri bütün insanların emeğine bağlı olduğunu, anladığım ve hala anlamakta olduğum şeyleri, aynı ölçüde var gücümle geri vermeğe çalışmam gerektiğini, her gün durmadan düşünüyorum.

Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok kez başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp üzülüyorum

Bana öyle geliyor ki, toplum sınıfları arasındaki ayrılıklar haksız ve yersizdir. Bu ayrılıklar aslında, zorbalığa dayanmaktadır. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, sade ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve ruh bakımından herkes için daha iyidir.


EINSTEIN

6 Nisan 2011 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM

  • İki insan ırkı, biri yalnız öldürür ve bunu canıyla öder. Öteki binlerce cinayeti doğrular, buna karşılık onurlandırılmayı benimser.
  • Cellâtlar gözleriyle birbirlerini tartarlar.
  • Hiçbir şey yok edilemez. Bir kalıntı mutlaka kalır.
  • En çok kuşku duyan ruh, en büyük yazgıcılığa sarılacaktır.
  • Sınırsızca arzulamak, sınırsızca arzulamayı da benimsemek demektir. Yok etme serbestliği, yok edenin de yok edebilmesini içerir. Öyleyse çarpışmak ve buyruk altına almak gerekecektir. Gücün yasasından başka bir şey değildir. Dünyanın yasası, dünyayı güç istemi yönetir.

ALBERT CAMUS

NOT ETTİKLERİM

  • Ülkeyi yönetmek demek, halkı doğru yola götürmek demektir. Halk doğrulukla yönetilirse, doğru davranmamayı kim göze alabilir?
  • Kendisinden çok, başkalarından hiçbir beklentisi olmayan insan, kendisini kötülüklerden uzak tutar.
  • Bir insan, bir konuda ne düşünebilirim? Bu konuda ne yapabilirim diye bir düşünce ileri sürmezse, benim de onun için bir diyeceğim olamaz.
  • Bir insan uzağı düşünmezse, yakın bir zamanda kesinlikle üzüntüyle karşılaşacaktır.
  • Güzelliği sevdiği kadar, erdemi de seven bir insan görmedim.
  • Konuşacak bir insan olduğunda, onunla konuşamamak, onu yitirmek demektir. Konuşulmayacak bir insanla konuşmak sa sözlerin boşuna harcanması demektir. Akıllı olan, ne o insanı yitirir, ne de sözleri boşa harcar.
  • İstençli bilginler ve erdemli insanlar, erdemlerine zarar verecek, bir yaşam yolunu aramazlar. Erdemlerini yetkinleştirmek için yaşamlarını bile verirler.


KONFÜÇYÜS

5 Nisan 2011 Salı

NOT ETTİKLERİM

KENDİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ

Ahlâksal dünya bir bütündür ve iki görünümü vardır. Aileden ulusa kadar kurumların ve sistemlerin görünümü olan, dışsal bir görünüm vardır.

Bu ahlâksal dünyanın iskeleti olarak adlandırabileceğimiz şeydir ve aynı zamanda burada bir ruhun olması gerekir. Yoksa iskelet parçalanarak yok olur. Herkes ruhsuz kurumların ölü şeyler olduklarını bilir.

Bir ulusun ortak ruh olmadan, güçlü olamayacağı açıktır, ulus bu ruhla ancak mensupları canlı ise yani toplumsal iyiliği, kişisel bir iyilik olarak hissediyorsa, bunu kalplerinde taşıyorlarsa canlanır.

Buradaki önemli nokta, ancak istenirse ahlâksal dünyanın olabileceğidir. İstenmek için bunun kişiler tarafından istenmesinin gerektiği ve bu kişilerin, istençlerinin nesnesi olarak yalnızca ahlâksal dünyaya sahip olmadıkları aynı zamanda bu nesneyi istemiş olarak, bir şekilde kendilerinin bilincine varan bu varlık, ahlâksal bütünün içine girer. Bunu ruh olarak adlandırabiliriz.

Bu kişisel ahlâkın alanıdır veya dar anlamda öz ben'in içsel olarak bulunan evrensel istençle olan ilişkisinin bilincinin ahlâkıdır.

Boyun eğerek veya başkaldırarak bu evrensel istençle birlikte olmayı veya ona karşı çıkmayı isteyen, bu istencin bilincindeki varlığındır.

Ahlâksal dünyanın var olduğu yerde, bu iki görünümün var olduğunu ve var olması gerektiğini, hiçbir zaman gözden uzak tutmamalıyız.

Biri diğeri olmadan varlığını sürdüremez. Kişisel ahlâk olmadan ahlâksal kurumlar ölü kütlelerdir. Ahlâksal kurumlardan kopmuş kişisel ahlâk gerçekdışı bir şeydir. Bedensiz bir ruhtur.


FRANCIS HERBERT BRADLEY

NOT ETTİKLERİM

İYİMSERLİK


Tüm çevrem çam ormanı,
Üstümde yeşil bulut,
Dalların arasından
Elini verdi umut.

Yine eski şarkıyı
Mırıldamada rüzgâr,
Keyifle sallanmada
Göğe yükselen çamlar.

Doğa şimdi sunmada
Gözden gönüle şölen,
Mutluluk denizinde
Martılar gibiyim ben.

Tanrının armağanı
Bize bu tatlı yaşam,
Somaltın serpiştirir
Sulara güzel akşam.

Tüm çevrem çam ormanı,
HEYBELİ yeşil bulut,
Dalların arasından
Elini verdi umut.


MÜNİR CEYHAN

NOT ETTİKLERİM

KAYIKÇILAR

Kayıkçılar kürek çeker.
Heyyamola heyyahey.
Kalplerinde yoktur keder.
Heyyamola heyyahey.

Ufukların bak rengine.
Heyyamola heyya hey.
Açılalım biz engine.
Heyyamola heyya hey.

Ne çoşkundur bu gönüller.
Heyyamola heyya hey.
Deniz bize şarkı söyler.
Heyyamola heyya hey.


MÜNİR CEYHAN

1932

4 Nisan 2011 Pazartesi

NOT ETTİKLERİM

Duygusuzluk, yetenekleri uykuda bırakır.

FRİEDRİCH SCHİLLER

NOT ETTİKLERİM

Sanatçı, göz ve kulağını bize ödünç verir.

İSPANYOL ATASÖZÜ

NOT ETTİKLERİM

  • Yalnız eyleme değer verilen günümüzde, yargılamaya girişmek, boş bir çabadır.
  • Dünyayı saran ekonomik kriz yüzünden halkların yoksul düşmesi, birçok nimetlerden yoksun kalmaları, tanığı olduğumuz tehlikeli karışıklıklara yol açmıştır. Böyle dönemler hoşnutsuzluk, kin ve öfke doğurur. Öfke insanları zorbaca eylemlere sürükler. Kimi zaman da savaşa götürür.
  • Gönül ister ki uluslararası alışverişleri, birlik ve aydınlık temeller üzerine kurabilsinler, böylece her devlet savaşın başarısızlıkla sonuçlanacak bir serüven olduğunu kesinlikle anlasın.
  • Devlet adamlarının çabası ancak, halkların sağlam, sarsılmaz istemine dayandığı zaman başarılı sonuç verir.
  • Bizi ilgilendiren konu yalnız barışı kurmanın ve korumanın teknik çareleri değil, aynı zamanda kafaları eğitmenin, aydınlatmanın yoludur.

EINSTEIN

Bilim ve Uygarlık

3 Nisan 2011 Pazar

NOT ETTİKLERİM

ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK


Eşitsizlik üzerine kurulu bir toplum, zorunlu olarak, özgürlüğü yadsımaya ve bunun sonucu çatışmaları, kışkırtmaya kadar vardırır.

Bu tür bir toplumun değerleri o kadar bozulmuş ve bozukluğu yüceltmek için o kadar donanmıştır ki gerçekleri görmez hale gelir.

Akıldan korkarlar, çünkü bu akıl, destekledikleri ayrıcalıklar konusunda bir soruşturmaya ve bu ayrıcalıkların dayandığı ünvanların geçersizliğine yol açmaktadır.

Ayrıcalıklardan korkarlar, çünkü onlarda düzenlemelerin, güçsüzlüğünün bir kabulünü görürler.

Kuşkucu kafaları kışkırtıcı olarak değerlendirirler ve eğer sertliğin etkinliğini tartışma konusu yaparlarsa, dostlarını bile, onlara düşen bağlılığa ihanet ettikleri için suçlarlar.

İnsanların, devleti ancak avantajlarına tam olarak katıldıkları duygusunda oldukları zaman, ulusun delege edilmiş bilinci olarak tanımalarını anlayamazlar.

Başkalarının acılarını küçümserler, çünkü bu acıların deneyimine sahip değillerdir ve kendilerine güvenmek için kendi erdemlerini abartırlar.

Tarihi çarpıtırlar ve bunu vatanseverlik olduğunu söylerler. Haklı istekleri bastırırlar ve düzeni ve yasayı koruduklarını söylerler...

Adaletin hüküm sürmediği toplum dengesizleşmiştir.


HAROLD J. LASKI


2 Nisan 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

BİR DAL


Bir dal düşürdü kuşlar
Sürülmüş bir tarlaya,
Yapraksızdı zavallı
A ma aah, u mut bu ya.

Nisan yağmurlarından
Islanınca topraklar,
O ince, küçük dalda
Yeşermişti yapraklar.

Üç yıl geçti, yemyeşil,
Koca bir söğüt oldu,
Yaz günleri yolcular
Dibinde gölge buldu.

Sonra da halı gibi
Altında çimen, yonca,
Dallarında kuşları
Barındırdı yıllarca.

Bulut suz gecelerde
Parlak bir ay doğardı,
Genç söğüt ışıl ışıl
Parıldar parıldardı.

Bir dal düşürdü kuşlar
Sürülmüş bir tarlaya
Önem verilmemişti
Bu küçücük olaya


MÜNİR CEYHAN

(1967)

Çocuklarımıza

NOT ETTİKLERİM

İnsanoğlu, insan isteklerinin ve amaçlarının boşluğunu, tabiatta ve düşünce dünyasında kendini gösteren o aklı durduran düzenin yüceliğinde görür.


EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

Kendi hayatına ve başkalarının hayatına anlamsız gözüyle bakan insan, yalnız mutsuz olmakla kalmaz, kolay kolay yaşamayı bile beceremez.


EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

Zorbalığa dayanan otokratik bir düzen, bence, kısa zamanda bozulur. Çünkü zorbalık ruhça aşağılık insanları çeker ve dâhi zorbaların yerine haydutların geçmesi şaşmaz bir yasadır.


EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

Ben atomu iyi bir şey için keşfettim, ama insanlar atomla bibirlerini ödürüyorlar.


EINSTEIN

NOT ETTİKLERİM

  • Ayrımında olmadan, zihinde yer eden karaçalmalardan ve insanı ürküten sözlerden kendisini uzak tutabilen kimse, akıllı ve ileri görüşlüdür.
  • Bilge insanda sadece değerli şeyler aranır. Neden süsleyici şeyleri arayalım?
  • Güçlüler ile güçsüzler arasındaki ilişki, yelle otlar arasındaki ilişkiye benzer. Yel esince, otlar eğilir.
  • Bilge insan sağlam özyapılı, dürüst ve doğruluğu seven bir kimsedir. İnsanların sözlerini ölçer, kişiliğini inceler ve başkalarına alçakgönüllü olmaya çalışır.
  • Bilge insan kültür yoluyla arkadaşlarını bulur. Onların arkadaşlıklarıyla da kendi erdemini yükseltir.
  • Arkadaşına içtenlikle öğüt ver ve onu iyilikle yönlendir. Onu yeteneksiz buluyorsan, bundan vazgeç; kendini küçük düşürme.
  • Çalışkan olanlar, ilerlerler ve gerçeği elde ederler. Sakıngan olanlar, kendilerini yanlışlardan korurlar.
  • Direngen olmayan bir insanın, amaçladığı hedefe ulaşması imkânsızdır.
  • Büyük ve üstün insan, inceliklidir; ama yaltaklanmaz.
  • Küçük insan yaltaklanır; ama incelikli değildir.
  • İnsanı dikkatli bir çalışmaya götürmeyen bir sevgi var olabilir mi?
  • İnsanı doğru yola götürmeyen bir bağlılık olabilir mi?
  • Alçak gönüllü olmayan biri, konuşurken sözlerinin iyi olması bakımından, güçlük çekecektir.
  • Bilge insanın ilerlemesi yukarıya doğrudur. Düşük insanın ilerlemesi aşağıya doğrudur.
  • Eski zamanlarda insanlar bilgiyi kendilerini yetiştirmek için edinirlerdi. Bu zamandaysa, insanlar bilgiyi başkalarını övmek için elde etmeye çalışıyorlar.


KONFÜÇYÜS

1 Nisan 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

  • Kendi varlığına saygısı olan bir insan için, hayat özgürlük olmadan yaşanmaya değmez.

  • Düşünce özgürlüğümüzü, kişisel özgürlüğümüzü tehlikeye sokan güdere karşı koymak istiyorsak, önce yitireceğimiz değerlerin ne olduğunu iyice tasarlamamız ve atalarımızın bunca zor savaşlarla elde ettikleri bu özgürlüğe, neler borçlu olduğumuzu açıkça bilmemiz gerekir.

  • Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir, yalnız onlar yaratabilir. Biz modern insanların hayatını yaşanmaya değer hale getiren, düşünce eserleridir.

  • Belki bir gün gelecek, çağımızın ekonomik güçlüklerinden sıyrılıp da çalışmalarda "arz ve talep", sunu ve istek, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi kurabilecek ve bu dengeyi yasalarla yürütebileceğiz. Ama bu sorunu da özgür insanlar olarak çözümlemeliyiz, onu bahane ederek bizi köleliğe sürüklemelerine izin vermemeliyiz; Çünkü kölelik olumlu, sağlıklı her türlü gelişmeyi köstekleyen bir bataklıktır.


EINSTEIN

(Bilim ve Uygarlık)