31 Temmuz 2011 Pazar

NOT ETTİKLERİM

  • Tanrı, iradesini hakim kılmak için, yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için, Tanrı'yı kullanırlar.
  • Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz.
  • Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorluklarla karşılaştım ve cehaletin babaları olan, toplum öğreticilerinin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesine de hedef olarak yaşadım.
  • İnsan yaşamının anlamı, Tanrı'nın var ettiği bu evreni kendi bütünlüğü içerisinde kavrama çabasında yatar. Tanrı'nın kendisi kadar olağanüstü ve sonsuz bir güzelliğe sahip olan bu evreni seyretmek, onu kavramaya çalışmak bizi ölümün ve tek tek şeylerle uğraşmaktan kurtulup, evrenin birliği içerisinde Tanrı'sal öze yaklaşmak, ancak kahramanca bir çoşkunlukla olanaklıdır.

Giordano Bruno "Olağanüstü bir tutku ile, o kocaman ozan yüreği ile seviyordu, Tanrı'yı ve onun eseri olan bu evreni"



GİORDANO BRUNU

30 Temmuz 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

Yaratılmış tözler, bireysellik ilkelerini, biçimde de maddede de bulamazlar, bütünsel birliklerinde bulurlar.


YVON BELAVAL

29 Temmuz 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

  • Ölümden korkmak anlamsızdır. Çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur. Ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.
  • Mantık, doğru yaşama ulaşmak için, gerekli olan bilginin üretilmesini sağlayan bir araçtır.
  • Doğru bilgi olmadan doğru eylemlik olmayacaktır. Doğru bilginin ölçütü ise ikili bir temele sahiptir.
Duyu verileri
Haz ve acı duyumlarıdır
  • İnsanlar kuruntulardan ve ön yargılardan arınarak, ölüm vb. korkulardan kurtulmalıdır.
  • Ölüm anında, öğeler dağılır ve çözülür. Yani birlikteliklerini kaybederler.
  • İnsan, mutlak ve kaçınılmaz bir zorunluluğun kölesi olamaz.
  • İnsan kendi kaderini belirleyebilir. Felsefenin görevi, insanlara bunu kanıtlamasıdır.
  • İnsan iradesi, birçok içsel ve dışsal koşul tarafından belirlenmektedir. Ancak insan bunlara rağmen kendi kararını verebilmekte, hatta, içinde bulunduğu koşullar hakkında da karar alabilmektedir. Bu anlamda koşullarına mutlak anlamda bağlı değildir. Yasaların bu kararlarınızı etkilemesine izin vermeyiniz.
  • Kural insan için bir hapishanedir. Çünkü insanı hapseder ve onun özgürlüğünü elinden alır.
  • Bilgelik, erdemdir.
  • Bilgeliğe yaraşan, insani ilişki biçimi dostluktur.


EPİKUROS (EPİKÜR)

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Daha ahlâklı ve aydınca bir tutumun, gelişmesi yolunda girişilecek, sabırlı ve açık sözlü eğitim çalışmaları, kanımca, daha mutlu bir yaşama düzenine giden tek yoldur.


EINSTEIN

26 Temmuz 2011 Salı

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

ADIMIZI SEVGİ KOYDUK

Otuz senelik, mutlu evliliğimiz boyunca, birbirimize seslenirken isimlerimizi hiç kullanmadık. İkimizin adını sevgi koyduk. Birbirimize "SEVGİ" diye hitap ettik.

Eşimin yurtdışından misafirliğe gelen arkadaşı, "mutfakta yardımcınız var galiba" hiç de görünmüyor demişti. Eşim gülümseyerek SEVGİ'nin ikimiz olduğunu ve birbirimize SEVGİ diye seslendiğimizi anlatmıştı.



BELKİ DE MUTLU YUVAMIZIN, MUTLULUK FORMÜLÜNÜ İLK TANIŞTIĞIMIZDA BULMUŞTUK.

NOT ETTİKLERİM

BİR VARMIŞ...

Uzun yıllar önce tüm insani duyguların yaşamakta olduğu bir ada varmış:


İyimserlik, üzüntü, bilgi...

ve diğer duygular gibi sevgi de.


Günlerden birgün duygulara adanın batacağı bildirilmiş... Bunun üzerine herkes gemisini hazırlayıp, adayı terketmiş.


Sadece sevgi son ana kadar beklemek istemiş.

Ada batmadan önce sevgi yardım istemiş...


Yanından lüks bir gemiyle geçmekte olan zenginliğe sormuş...

"Zenginlik beni de götürebilir misin?"

"Yapamam gemim altın ve gümüşle dolu, sana göre yer yok."



Daha sonra şahane bir gemiyle geçmekte olan Gurura sormuş, Sevgi!

"Gurur rica ediyorum, beni de götürür müsün?"

Gurur: Seni götüremem. Burada herşey hatasız. Gemimi bozabilirsin" diye cevap vermiş.



Sonra yanından geçmekte olan Üzüntüye sormuş,

Sevgi:

"Üzüntü
, lütfen beni de götür"

"Oh Sevgi" demiş üzüntü, "O kadar üzüntülüyüm ki: yalnız kalmalıyım."



Neşe de yanından geçmiş.

Fakat halinden o kadar memnunmuş ki, Sevginin kendisine seslendiğini dahi duymamış...



Aniden bir ses: "Gel Sevgi, seni götüreyim" demiş.


Bu konuşan yaşlı bir zatmış.


Sevgi o kadar mutlu ve müteşekkir kalmış ki, karaya gelince giden ihtiyara ismini dahi sormayı unutmuş.

Ona ne kadar borçlu olduğunu farkeden Sevgi,

BİLGİ'ye sormuş:

"BİLGİ bana kimin yardım ettiğini söyleyebilir misin?

"ZAMAN'dı diye cevap vermiş. BİLGİ

"ZAMAN
?" diye sormuş SEVGİ. "Neden zaman bana yardım etti?"

Bunun üzerine BİLGİ şöyle demiş:



"Sadece ZAMAN

SEVGİ'nin hayatta ne kadar önemli olduğunu anladığı için!"


25 Temmuz 2011 Pazartesi

NOT ETTİKLERİM

  • İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
  • En büyük günah pişmanlıktır.
  • Aşk iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.
  • İnsanoğlu özgürlüğe yazgılıdır; çünkü bir kere dünyaya atıldıktan sonra yaptığı her şeyden sorumludur.
  • Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
  • Her seçiş bir vazgeçiştir.
  • İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır.

JEAN PAUL SARTRE

NOT ETTİKLERİM


Zekâsını beğendiğin birinin görüntüsünü merak etme. Zekâsını

kullanamayan birinin ise görüntüsünden etkilenme!



GEORG WİLHELM FRİEDRİCH HEGEL

22 Temmuz 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

DÜNYAYI NASIL GÖRÜYORUM


Biz dünyalıların ne garip bir durumu var!

Burada kısa bir süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi oluyoruz zaman zaman.

Ama, çok derinlere gitmeden, günlük yaşam bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz;

Önce, bütün mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahatlarına bağladığımız kimseler için, sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için.

İç ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün insanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve halâ almakta olduğum şeyleri, aynı ölçüde var gücümle geri vermeye çalışmam gerektiğini her gün durmadan düşünüyorum.

Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok kez başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp, üzülüyorum.

Bana öyle geliyor ki, toplumun sınıfları arasındaki ayrılıklar, haksız ve yersizdir; Ayrıca şuna da inanıyorum ki, sade ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve kafa bakımından herkes için daha iyidir.


EINSTEIN

20 Temmuz 2011 Çarşamba

GÖZÜ BAŞKA AĞZI BAŞKA KONUŞANLAR

Bir tavşan avcılardan kaçıp oduncuya sığınmış.. Oduncu kardeş beni saklar mısın demiş..
Oduncu onu bir kulübeye gizlemiş. Peşinden avcılar gelmiş, oduncuya tavşanı sormuşlar...

Oduncu, ağzıyla "burada tavşan mavşan yok" derken, gözleriyle gizlice kulübeyi işaret etmiş.

Avcılar oduncunun göz işaretini anlamamış, söylediğine inanıp gitmişler.

Sonra tavşan kulübeden çıkıp gitmiş. Oduncu, seni avcılardan sakladım, insan bir teşekkür etmez mi, demiş...

Tavşan: "tabi ki iyilik yapana teşekkür edilir, ancak gözü başka, ağzı başka konuşana edilmez"...


Not: Nihat Genç beyefendinin aktardığı hikâyelerden alıntıdır.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

BİZİM HİKAYEMİZ

WEB TV : Hürriyet - GERÇEK BİR AŞK HİKAYESİ


Umutsuz bir bekleyişti onunkisi...

Belki de kendisinin bile algılayamadığı bir gerçekti
Kim bilir...


Ölen eşinin başında çaresizce bekliyordu...

Çırpınıyordu, belki uyanır, hayata geri döner diye...

Saatlerce bekledi ama olmadı, çünkü artık çok geçti...

Eşinin, sevdiği Y
ALÇIN'ının kalbi dayanamayıp, duruvermişti bir anda...


Onların ki, gerçek bir aşk hikâyesiydi...

Aşkın, hüznün ve çaresizliğin

resmiydi belki de...


Yaşananlar aynıydı, değişen ise sadece

zaman, mekân ve kahramanlar


Bu bir masal değil,

Yaşanmış gerçek bir aşk...


Bir eşin, eşine karşı hissettiği

Muhteşem bir aşk...


Vefasız eşlerin anlayamayacağı kadar

anlamlı bir sevgi...


Biz bu sevgiyi yaşadıysak,



DİĞER İNSANLAR NEDEN YAŞAMASIN...


GERÇEK SANATÇILAR ÜSTÜNE

Gerçek sanatçılar, kendilerini dünya insanlığına adamıştırlar. Taraf olmazlar. İnsanlıkta onları sonsuza dek yaşatır.

17 Temmuz 2011 Pazar

HAYATIN YOLLARI

Hayatın iki yolunu gördüm.

Birincisi, inişli, çıkışlı, taşlı, çakıllı, dikenli yolları olan fakat tertemiz bir yol. Hesabını veremeyeceğiniz hiçbir şey yok. Sizi ışığa doğru götüren bir yol ve sonunda, maddi hiçbir değerle, satın alamayacağınız, evrenin size lâyik gördüğü yetiyi vererek ödüllendirdiği bir yol.

İkincisi ise, sizi insan yapan değerlerin hepsini, haraç olarak verip, kolayca yol alacağınız ve sizi karanlığa götürecek bir yol. Bu yolun sonu pişmanlık ve geri dönüp, hataları yok etme şansı olmayan bir yoldur.

Sizler hayattaki duruşunuzla, bu yollardan geçerek hayat yollunuzu tamamlayacaksınız.

14 Temmuz 2011 Perşembe

MİNYATÜR BAKIR GÜĞÜM

Yer : KURTULUŞ
Sene: 1997 Eylül ayı

Aile dostumuz Muzaffer Hanım, yeni taşındığımız eve hoş geldiniz ziyaretine gelmişti. Çantasından özenle çıkardığı minyatür bakır güğümü mütevazi bir şekilde hediye ederek, güğümün hikâyesini anlatmıştı.

Kendisine de uzun yıllar öncesinde tanıdığı bir hanımefendinin vermiş olduğu güğümü göstererek, "Ben mutlu yuvamda, senelerce bu güzel güğüme baktım baktım... Sende, uzun yıllar bakıp bakıp, aynı temennilerle sevdiğin birine bakması için hediye edersin" demişti.

Muzzafer Hanım güğümle bana bir hayat dersi veriyordu. Babacığımın da daha önce söylediği gibi, "Dünya bir penceredir yavrum! Hepimiz sırayla, hayat penceresinden bakıp bakıp gideceğiz" demişti.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

AN DA FARKINDALIK

Kendimi bildim bileli an da ki, sorumluluklarımı fark ettim.

An da insanları sevdim.

An
da insanları saydım.

An
da insanları korudum.

An
da haksızlıkları gördüm.

An da haksızlıklara müdahale ettim.

An da dik duruşumu muhafaza ettim.

An
da insanların değerini bildim.

An da vefa gösterdim.

An
da insanları mutlu ettim.

An
da mutlu oldum.

An
da mutlu yaşadım.

An
da insanları mutlu yaşattım.

An da hayata, insanlığa tüm sorumluluklarımı yerine getirdim.

10 Temmuz 2011 Pazar

HAYATIN SIRRI

Sonunda her şey yolundadır. Her şey iyi değilse son değildir.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

SECRET OF LIFE

Everything is allright at the end. If it's not, it's not the end.

8 Temmuz 2011 Cuma

CANIM YALÇIN'IMA VEDA

Yer: BÜYÜKDERE

Tarih: 3 Temmuz 2011


24.6.2011 saat 19.00 sıraları eşimin cep telefonu çaldı. Kızkardeşi, kolunun kırldığı için, yakınında oturan, annesini bakmamız için, eşime gelip almasını söyledi.

Eşim, ertesi gün annesini alarak eve getirdi. Evlendiğimiz ilk günden itibaren eşime ve bana dünyayı zindan eden zalimlere, eşimin hatırına hiçbir kötü söz ve hareketim olmamıştı. Yine hiçbir şey olmamış gibi, evin önüne kadar inip, arabadan indiği vakit, güleryüzlü bir şekilde karşılayıp eve çıktık.

Huylu huyunda vazgeçemeyeceği için, bir hafta boyunca, kaldıramayacağımız ölçüde, çok ağır sözler söyleyerek son darbeleri de vurdu.

Geldiğinden itibaren, deniz manzaralı ferah evimizi hapisaneye benzeterek, evin bulunduğu yerin yokuşta bulunmasından dolayı, çıkıp gezemediğini, söyleyerek gitmek istedi. Senelerce bir anneye yakışmayacak kadar kötü sözler söyleyen bu insan, en ağır sözünü en sona saklayarak söyledi ki, bu söz eşimi ve beni çok ağır yaraladı. Ölünceye kadar unutamayacığım bu söz bende saklı kalacak.

Yalçın'ımı mutlu etmek için alışverişe giderek, kayınvalideme bir yığın kıyafet almıştım. Kendisi her zaman eşimin yaptıklarını yok ettiği, inkâr ettiği gibi, aldığım kıyafetleri de tıkış tıkış çantasına tıkarak, eşimin görmesini istememişti.

Eşim mutlu olsun diye, yaptığım alışverişten bahsettiğim için, eşim annesinin çantasının ucundan görünen buluzun birini çıkararak, ne de güzel renkler seçmişsin canım dedi. Annesi dik dik bakarak hiç bir şey söylemedi. Eşim çok kırılmıştı.

Eşimden, çep telefonundan kızını aratarak, evine gitmek istediğini, o güzelim ışık saçan evimizi yine hapishaneye benzeterek ve elindeki bastonu yere vurarak, gideceğini söyledi. Kızının kalmasını ısrar ettiğini söyleyerek, hakaretlerine yine devam etti.

Eşim de pazar günü götüreceğini söyledi. Her zaman ki, gibi balkonda sabah kahvaltısını hazırladım ve kahvaltılar yapıldı. Eşim, annesinin bize söylediği sözlerden çok kırgındı.

Eşim de ben de çok iyi biliyorduk ama annedir diye yine de mutlu etmeye çabalıyorduk. Nafile çabaydı bizi çabamız.

Pazar sabahı, eşim de annesi de çok hızlı hareket ediyorlardı sanki acele bir yere yetişecekmiş gibi bir halleri vardı. Öğle yemeğini yedikten sonra akşama doğru serinde gitmelerini defalarca söylememe rağmen her ikisine de söz dinletemedim.

Kapının önünde duran arabamıza kadar gittik. Araba çalışmadı. son günlerde aküde problem var diye bakıma alınmış ve tekrar kullanımımıza almıştık. Komşumuz arabayı boşa alarak yokuştan aşağıya gideceğini ve sorunun çözüleceğini söyledi. Benim araba bozuk vazgeçin gitmeyin dediğim halde gitmişlerdi.

Eşim, Beylikdüzü'ndeki, bir alışveriş merkezinden arayarak, eve gideceklerini söyledi. Yarım saat sürmeden eşim, Maslakta olduğunu söyledi ve Büyükdere'deki bakkala uğrayacağını ve ayırtığım ekmeği alarak, eve doğru geleceğini söyledi.

Ben de öğle yemeğini hazırlamış balkonda bekliyordum. Eşimin yokuştan çıktığını gördüm. Her zaman ki, gibi bana el salladı ve yokuşun yukarısındaki düzlükte manevra yapmak için çıktı.

Hemen dönmesi gereken eşim 4-5 dakika geçtiğinde, yavruma babamızın inmediğini bir terslik olduğun söyleyerek kapıya yöneldim. Yavrum yukarıda bir arabaya yol vermek için beklemiş olacağını söyledi. Saniyelerle geçen zaman içinde tekrar balkona koşup ineceği yöne kafamı çevirdiğimde, Arabanın aşırı hızla yokuştan aşağıya doğru gittiğini ve eşimin bana baktığını ve direksiyonu kotrol etmeye çalıştığını fark ettim.

Yavruma "baba gitti yavrum ne yapacağız dedim" İçimden bir şeyler koptu gitti.

Hemen yokuştan aşağıya doğru gitmeye çalışıyorum fakat ayaklarım gitmiyor. Göreceğim şeyi biliyordum. O hızı bir bilseniz! ok nasıl yaydan çıkar, aynı onun gibi araba uçuyordu.

50 metre gittiğimde, kalabalığı gördüm. Canıma, Yalçın'ıma birşey olduğunu anladım. Olayın olduğu yerin hemen yan duvarında itfaiyeden gelmiş, eşimin bulunduğu kapıyı açıyorlardı. Eşime Yalçın'm burdayım korkma yanındayım seni kurtaracağız dedim. Eşim kendisi kapının üst kısmına tutunarak çıktı ve göz göze geldik. Ambulans, Polisler herkes olay yerine hemen gelmişti.

Eşimi sedyeye uzattılar. Yavrum ve ben kurtulacaksın yanındayız diyorduk. Yavrusu ağzında cikleti farkederek ağzını açmasını söyledi ve eliyle çıkardı. Ben elini tutmuştum. Eli soğuktu. Dr. Boyunluk takmak istedi eşim eliyle işaret ederek istemediğini söyledi.

Görüntüde elinde çok küçük fakat derin bir kesi, alnında küçük bir yara ve başının üstünde küçük bir yara vardı.


Hiç kanama yoktu ve sonrada olmadı. Sağ ayağının kırık olduğunu fark ettim sedyeye koyulunca.

Sedyedeki Yalçın'ım "toplayın beni, dağılıyorum" dedi birkaç kere, ambulansla 10 dakika içinde hastaneye yetiştik polis arabası eşliğinde. 10-15 dakikalık mücadele sonrasında, 30 senelik hayat arkadaşımı, canımı, eşimi kaybettim.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

TEŞEKKÜR

İstanbul Teknik Üniversitesi'nin çok değerli Hocalarına, olay yerinde bulunan tüm vatandaşlara, olaya hemen müdahale eden, Büyüdere itfaiyesi çalışanlarına, olay yerine hemen ulaşan 112 Acil servisi elamanlarına, Sarıyer Trafik ve diğer birimlerden gelen, değerli polislerimize ve ölüm anına kadar bizi hastanede yalnız bırakmayan 112 Acil servisinin babacan doktoruna, Elmadağ'da ki, tüm esnaf ve vatandaşlara, senelerdir iş ilişkisinden öte, dostları olan tüm mükelleflere, Acıbadem Maslak Hastanesi'nin acil servisinin çok değerli doktorlarına, hemşirelerine, sağlık personeline, güvenlik elemanlarına, Şişli Camisi'nden, Yeniköy mezarlığına kadar gelerek, acımızı paylaşan tüm dostlara candan teşekkür ederiz.

YALÇIN KÖROĞLU

MÂLİ MÜŞAVİR

İlk okul : NİLÜFER HATUN (Şişli)

Orta okul : EMİRGÂN ORTA OKULU

Lise : SARIYER LİSESİ (İlk mezunlarından) 1968-1969 öğretim yılı mezunu

Üniversite: GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ( Şimdi, Marmara Üniversitesine bağlı)

İktisat, İşletme, Muhasebe bölümü mezunu

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENÇLİK KOLLARI ÜYESİ ( 68' ler kuşağı)

Eski CUMHURİYET GAZETESİ okuru

1951-2011


"HAYATIMDAKİ TEK ŞANSIMSINIZ DEDİĞİ"

EŞİ VE YAVRUSU



CANIM SEN BENİM MORAL KAYNAĞIMSIN dediği, Eşi, GÜLSEREN KULAK KÖROĞLU, CANI KADAR SEVDİĞİ, YAVRUSU, GURUR KAYNAĞI SERDAR'I Yavrusunun, Anne "Evimizin çocuğunu kaybettik" dediği, CANI BABASI YALÇIN'IM "Evlendiğimiz ilk günden, son güne kadar "Korkuyorum bu mutluluk bozulacak" diye korkuları olan Yalçınım...

Bir tek gün bile kendisini yalnız bırakmadığım, sabah balkondan bay bay yapıp, akşam hiçbir sıkıtıyı belli etmeden kapıda güleryüzlü bir şekilde elimde terliklerle beklediğim Yalçın'ım...

Eve geldiğinde "Bütün yorguluklarım geçiyor" diyen Yalçınım...

Yemek olarak ne hazırlamışsam, eline sağlık diyen Yalçınım...

Madde de gözü olmayan Yalçınım...

Bir tek kişi hakkında, kötü konuşmayan Yalçınım...

Ekonomik durumu iyi olan, ama VEFASIZ olan ailesine yük olmadan 7 yaşından kaybettiğimiz ana kadar çalışıp, eğitimini kendi imkânlarıyla sağlayan Yalçın'ım

"Bize yapılan haksızlıkları" yaz diyen Yalçınım...

Hayatta, ailesiden sonra en çok sevdiği FENERBAHÇELİ Yalçınım...

5 Temmuz 2011 Salı

ÖYLE BİR GEÇER Kİ ZAMAN

Öyle bir geçer zaman ki, dediğim aynı ile vaki

Birden dursun istersin seneler olunca mazi


Öyle bir geçer zaman ki...


Günlere bakarsın katı katı, üzerine çekersin perde
Yoldan geçenler var da her akşam gelenler nerde?

Kara yazı yazıldı sanma insanın da kaderi böyle
Öyle bir geçer zaman ki dediğim aynı ile vaki


Öyle bir zaman geçer ki

Bir cevap buldun mu sorulara yiğitlik de var yine serde

Nasıl gaddar seneler geçiyor durduğu yerde
Sana kara yazıldı sanma insanın da kaderi böyle
Öyle bir geçer zaman ki dediğim aynı ile vaki

Öyle bir geçer zaman ki

O nedir seni kızdıran memnun edeceği yerde
Bak bir garip diyor ki nerede o yarim nerede?
Anılara kapılıp kanma dünyanın da düzeni böyle

Öyle bir geçer zaman ki dediğim aynı ile vaki

Öyle bir geçer ki...


ERKİN KORAY



YASTAYIM

Canımı, hayat arkadaşımı, pazar günü elim bir trafik kazası sonucu kaybettim.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

  • Eğitimin amacının zihinsel özgürlük olduğu bir dünya isterdim. Gençlerin aklını, onları bütün hayatları boyunca nesnel kanıtların oklarından koruyacak olan bir zırhın içine sokmamalı.
  • Dünyanın açık kalplere ve aydın insanlara ihtiyacı var ve bunu statik sistemlerle elde edemeyiz.
  • Mutluluğun sırrı, dünyanın korkunç bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşmektir.
  • Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav, bütün öğretilerin kuşku götürür olmasıdır.
  • Kendi refahımızı, herkesin refahının güvence altına alınmasının dışında bir yolla, güvence altına almalıyız. Kendinizin mutlu olmasını diliyorsanız, başkalarının da mutlu olmasına rıza göstermek zorundasınız.
  • Akıllılar hep kuşku içindeyken, aptallar küstahça kendinden emindir.
  • Ne kadar az bilirseniz, onu o kadar şiddetle savunursunuz.
  • Ne yazık ki, çoğu insan daha önce mutlu olduğunu ancak mutsuzluğa düştüğü zaman anlıyor.
  • Filozof olmak isteyen saçmalıklardan korkmamalı.

BERTRAND RUSSELL

1 Temmuz 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım artık ne bir eşim var, ne bir dostum ne de ait olduğum toplum.

İnsanların en şefkatlisi, en cana yakını, bu insanlar arasında sözbirliği ile dışladı. Bunlar olanca kinleriyle hassas ruhuma hangi azabın daha çok dokunabileceğini araştırıp, beni kendilerine bağlayan bağları kesip attılar.

Onları istemedikleri halde sevecektim. Sevgimden ancak insan olmaktan çıkma yoluyla kurtuldular. Mademki öyle istediler, şimdi benim için yabancı, meçhul ve hiçtirler. Fakat onlardan ve her şeyden koparılan ben neyim?


JEAN - JACQUES ROUSSEAU

NOT ETTİKLERİM

Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan.


NİETZSCHE



NOT ETTİKLERİM

Önceleri sorularıma cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdi ise soru sorabileceğime nasıl inandığımı anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyorum sadece.


FRANZ KAFKA