Ekonomik eşitlik olmadan sosyal eşitlik olmaz.
Gülseren Köroğlu
18 Ekim 2014 Cumartesi
15 Ağustos 2014 Cuma
NOT ETTİKLERİM
Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurma sanatıdır... Ozanın duyguları, düşünceleri, hayalleri, dünya görüşü, felsefesi, kişiliği, her şeyi şiirde belli olur. Sözcükleri tanımalı sevmeli, okşamasını bilmek gerek hangi sözcük hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek.
CAHİT SITKI TARANCI
CAHİT SITKI TARANCI
10 Ağustos 2014 Pazar
NOT ETTİKLERİM
Sessizlikteki sessizlik gerçek sessizlik değildir. Ancak hareketteki sessizlik ortaya çıkarsa, gök ve yeri saran EVREN'nin RİTMİ algılanabilir.
LAO - TZU
LAO - TZU
9 Ağustos 2014 Cumartesi
NOT ETTİKLERİM
O P H E L İ E
Dingin kara suların üstünde ak Ofelya
yüzerken iri bir nilüfer gibi, uyur yıldızlar;
ağır ağır yüzerken, bürünerek ak duvağına...
Duyulur sesleri uzak ormanlardaki ölümcül avların.
Bin yılı aşkın bir süredir üzgün Ofelya
geçti, ak bir hayalet olarak, o uzun kara ırmaktan,
bin yılı aşkın bir süredir tatlı çılgınlığı onun
mırıldanıp durur sevda öyküsünü akşam rüzgârına
Göğüslerini öpüyor rüzgâr, açarak bir çelenk gibi
suların usul usul salladığı o uzun duvağını,
titreyen söğütler gözyaşı döküyor dayanıp omuzuna,
eğiliyor geniş hülyalı alnına doğru yaban otlar.
Kıpırdaşan nilüfer iç çekiyor onun çevresinde;
uyanıyor zaman zaman, hafif bir kanat hışırtısı
kaçıp gidiyor uyuyan bir kızılağaçtaki kuş yuvasından;
dökülüyor altın yıldızlardan gizemli bir şarkı
Ey solgun yüzlü Ofelya! Karlar kadar güzel!
Evet yavrum, alıp götürdü seni bir ırmak, sen öldün.
Çünkü Norveç'in ulu dağlarından inen rüzgârlar
fısıltısıyla seslendi sana daha iyi bir özgürlüğün,
Bir solukta o, gür saçlarını kıvırıp büken,
garip söylentiler taşıdı düşlerle yoğrulan kafana;
senin yüreğindi ağacın yakınmalarındaki
ve gecelerin iç çekişindeki Doğa şarkısını dinleyen.
Çok yumuşak, çok insansı yüreğini kıran, o çocuk yüreğini,
çılgın denizlerin konuşmalarıydı, bir büyük yaygaraydı;
dizlerinin dibinde bir nisan sabahı oturan o dili tutulmuş,
O yüzü solgun yakışıklı şövaleydi, o zavallı çılgın.
Gökler! Sevda! Özgürlük! Bu nasıl düş, ey zavallı çılgın kız!
Sen de eriyip gittin onunla, tıpkı ateşte karın eridiği gibi;
kurduğun büyük hayaller bağazlayıverdi sözlerini senin
ve korkuttu o ürkünç sonsuzluk mavi gözlerini!
Diyor ki ozan, ışığı altında yıldızların
geceleri aramaya geliyorsun derlediğin çiçekleri
ve diyor ki, uzun duvağına bürünerek suyun üstünde
yüzüyor ak OFELYA, iri bir nilüfer gibi.
ARTHUR RIMBAUD
Dingin kara suların üstünde ak Ofelya
yüzerken iri bir nilüfer gibi, uyur yıldızlar;
ağır ağır yüzerken, bürünerek ak duvağına...
Duyulur sesleri uzak ormanlardaki ölümcül avların.
Bin yılı aşkın bir süredir üzgün Ofelya
geçti, ak bir hayalet olarak, o uzun kara ırmaktan,
bin yılı aşkın bir süredir tatlı çılgınlığı onun
mırıldanıp durur sevda öyküsünü akşam rüzgârına
Göğüslerini öpüyor rüzgâr, açarak bir çelenk gibi
suların usul usul salladığı o uzun duvağını,
titreyen söğütler gözyaşı döküyor dayanıp omuzuna,
eğiliyor geniş hülyalı alnına doğru yaban otlar.
Kıpırdaşan nilüfer iç çekiyor onun çevresinde;
uyanıyor zaman zaman, hafif bir kanat hışırtısı
kaçıp gidiyor uyuyan bir kızılağaçtaki kuş yuvasından;
dökülüyor altın yıldızlardan gizemli bir şarkı
Ey solgun yüzlü Ofelya! Karlar kadar güzel!
Evet yavrum, alıp götürdü seni bir ırmak, sen öldün.
Çünkü Norveç'in ulu dağlarından inen rüzgârlar
fısıltısıyla seslendi sana daha iyi bir özgürlüğün,
Bir solukta o, gür saçlarını kıvırıp büken,
garip söylentiler taşıdı düşlerle yoğrulan kafana;
senin yüreğindi ağacın yakınmalarındaki
ve gecelerin iç çekişindeki Doğa şarkısını dinleyen.
Çok yumuşak, çok insansı yüreğini kıran, o çocuk yüreğini,
çılgın denizlerin konuşmalarıydı, bir büyük yaygaraydı;
dizlerinin dibinde bir nisan sabahı oturan o dili tutulmuş,
O yüzü solgun yakışıklı şövaleydi, o zavallı çılgın.
Gökler! Sevda! Özgürlük! Bu nasıl düş, ey zavallı çılgın kız!
Sen de eriyip gittin onunla, tıpkı ateşte karın eridiği gibi;
kurduğun büyük hayaller bağazlayıverdi sözlerini senin
ve korkuttu o ürkünç sonsuzluk mavi gözlerini!
Diyor ki ozan, ışığı altında yıldızların
geceleri aramaya geliyorsun derlediğin çiçekleri
ve diyor ki, uzun duvağına bürünerek suyun üstünde
yüzüyor ak OFELYA, iri bir nilüfer gibi.
ARTHUR RIMBAUD
15 Haziran 2014 Pazar
NOT ETTİKLERİM
Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez.
Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şeyden anlamaz.
Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir.
Oysa anlayan biri, hem sever hem fark eder hem de görür...
Bir şeyde ne kadar bilgi varsa,
O kadar büyük sevgi vardır...
Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını zanneden biri, üzümleri hiç tanımıyor demektir.
PARACELSUS
Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şeyden anlamaz.
Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir.
Oysa anlayan biri, hem sever hem fark eder hem de görür...
Bir şeyde ne kadar bilgi varsa,
O kadar büyük sevgi vardır...
Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını zanneden biri, üzümleri hiç tanımıyor demektir.
PARACELSUS
9 Haziran 2014 Pazartesi
NOT ETTİKLERİM
YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER
Yavaş yavaş ölürler
seyehat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler
okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörüyü
barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen
ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini
değiştirme riskine bile
girmeyenler,
bir yabancı ile konuşmayanlar,
Yavaş yavaş ölürler
heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin
gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar,
Yavaş yavaş ölürler.
aşkta ve işte bedbaht olup
yön değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için
risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi
mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar
PABO NERUDA ( Ricardo Eliezer Neftali Reyes Basoalto)
Yavaş yavaş ölürler
seyehat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler
okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörüyü
barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen
ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini
değiştirme riskine bile
girmeyenler,
bir yabancı ile konuşmayanlar,
Yavaş yavaş ölürler
heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin
gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar,
Yavaş yavaş ölürler.
aşkta ve işte bedbaht olup
yön değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için
risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi
mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar
PABO NERUDA ( Ricardo Eliezer Neftali Reyes Basoalto)
4 Mayıs 2014 Pazar
NOT ETTİKLERİM
YILANIN DANSI
Uykulu ve çiçekli, renkli ve ışıklı
Bir bahar tanı gibi karanlıklar içinden
Gülümseyerek doğuyor; şimdi beliren
Bir bulut biçiminde melekler gibi uçuyor
Derken Değişiyor
Bin kılığa birden giriyor salınışının şimşeğin
Kamaştırıyor aşka istekli gözleri.
Sanat, sarı, mor, pembe, kırmızı, mavi
Işıklı renklere bir dolaşma gücü veriyor
Hepsi de periler gibi gizli
Gizli ve sesiz adımlarla koşuyor
Birden sarıyor çevresini, o ise gökteki
Ve hayaldeki bir çiçek yığını gibi titrek,
Titrek ve bitkin dönüyor... Duru bir geceyi
Sanki bir avize aydınlatıyor, sallanarak
Bazen sönecekmiş, bitecekmiş gibi umarsız
Düşünüyormuş gibi kararsız süzülürken
Bir kanat tüyünün dokunuşuyla birden
Yeniden canlanarak, büyüleyen bir aşk
Gibi ortaya çıkarak
Ben şiirle titriyor kalbi ve hayali
Her kanat çırpması, her nazlı cilvesi
Bazen kocaman aydınlık bir kelebek gibi
Sessizce uçuşu birlikte sürükler
Bakan gözlerinizi; bazen de körpe,
Bir zambağa benzer ki elde değildir
Bir eşini daha görmek şu doğada; yıldızlı
Bir ebemkuşağı sanki... Üstelik, bu güzellikle
Görülür yapraklarının baygın titreyişinde,
Umudun vaad dolu yüzü, güzel yüzü
Ey Sanatın gözü oluşan büyüsü, aydınlık
Bir bahar sabahı gibi karanlıklar içinden
Doğdun, yine karanlıklara döndün; sonsuza dek
Düşüncemde sabahı getirecektir sana ilişkin
Bir sırlar gecesi
Bu sırlar gecesi ki, bütün kıvrak ve renkli
Güllerle, güneşlerle, isteklerle bezenmiş!...
TEVFİK FİKRET
Uykulu ve çiçekli, renkli ve ışıklı
Bir bahar tanı gibi karanlıklar içinden
Gülümseyerek doğuyor; şimdi beliren
Bir bulut biçiminde melekler gibi uçuyor
Derken Değişiyor
Bin kılığa birden giriyor salınışının şimşeğin
Kamaştırıyor aşka istekli gözleri.
Sanat, sarı, mor, pembe, kırmızı, mavi
Işıklı renklere bir dolaşma gücü veriyor
Hepsi de periler gibi gizli
Gizli ve sesiz adımlarla koşuyor
Birden sarıyor çevresini, o ise gökteki
Ve hayaldeki bir çiçek yığını gibi titrek,
Titrek ve bitkin dönüyor... Duru bir geceyi
Sanki bir avize aydınlatıyor, sallanarak
Bazen sönecekmiş, bitecekmiş gibi umarsız
Düşünüyormuş gibi kararsız süzülürken
Bir kanat tüyünün dokunuşuyla birden
Yeniden canlanarak, büyüleyen bir aşk
Gibi ortaya çıkarak
Ben şiirle titriyor kalbi ve hayali
Her kanat çırpması, her nazlı cilvesi
Bazen kocaman aydınlık bir kelebek gibi
Sessizce uçuşu birlikte sürükler
Bakan gözlerinizi; bazen de körpe,
Bir zambağa benzer ki elde değildir
Bir eşini daha görmek şu doğada; yıldızlı
Bir ebemkuşağı sanki... Üstelik, bu güzellikle
Görülür yapraklarının baygın titreyişinde,
Umudun vaad dolu yüzü, güzel yüzü
Ey Sanatın gözü oluşan büyüsü, aydınlık
Bir bahar sabahı gibi karanlıklar içinden
Doğdun, yine karanlıklara döndün; sonsuza dek
Düşüncemde sabahı getirecektir sana ilişkin
Bir sırlar gecesi
Bu sırlar gecesi ki, bütün kıvrak ve renkli
Güllerle, güneşlerle, isteklerle bezenmiş!...
TEVFİK FİKRET
1 Nisan 2014 Salı
30 Ocak 2014 Perşembe
23 Ocak 2014 Perşembe
NOT ETTİKLERİM
Yarattığımız dünya düşünce biçimimizin ürünüdür. Düşünce biçimimizi değiştirmeden, yarattığımız dünyayı değiştiremeyiz.
EINSTEIN
EINSTEIN
NOT ETTİKLERİM
Tanıdık olanda tuhaf olanı, günlük olanda açıklanamaz olanı, kuralda kurala uymayanı keşfedeniz.
BERTOLT BRECHT
BERTOLT BRECHT
11 Ocak 2014 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)