27 Haziran 2012 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM



Bugün imâl edilmiş risklerin dışarıdan gelenlerden daha tehlikeli olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Küresel ekolojik risk, nükleer tırmanma ya da dünya ekonomisinin çökmesi felaketlere yol açabilecek niteliktedir.

Beslenme rejimi, ilâçlar, hatta evlilik düzeninde gözlenen bazı riskler, bireyleri çok daha doğrudan etkiliyor. Sağlığa yönelik risklerde olduğu gibi pek çok riski elimizden geldiğince azaltmak isteriz.

Ortaya çıkışından itibaren risk nosyonunun sigortacılığın yükselişiyle el ele yürümesinin nedeni de budur.

Sigorta güvenlik teminine yönelik olmakla birlikte, aslında riskten ve insanların riske karşı tutumlarından palazlanır.

İster özel sigorta, isterse devletin refah sistemleri biçiminde olsun, sigorta sağlayanlar özünde riski yeniden dağıtıyorlardır.

Evini yangına karşı sigortalatan kişi riski ortadan kaldırmış olmaz, sadece bir ödeme karşılığında sigortacıya aktarmış olur. Riskin alınıp satılması kapitalist bir ekonominin salt tesadüfi bir özelliği değildir.

Kapitalizm gerçekte risksiz düşünülemez ve işleyemez. Belirsizlik ve risk kapitalizmin doğasına içkindir. Bu nedenle sürekli olarak belirsizlik ve risk üretip topluma yaymak yeni kapitalizmin özel misyonudur.

Yeni kapitalizm topluma bilinçli olarak belirsizlik ve risk pompalamakta, insan ilişkilerini kökten dönüştürmektedir.

Esnek kapitalizmin parolası niteliğindeki "uzun vade yok" sloganı insan ilişkilerine aktarıldığında "bırak git", kendini adama" ve  "fedakarlıkta bulunma" gibi sürekli risk altında olmanın getirdiği depresif bir "kayıtsızlık" hali anlamlarına gelir.

 Yeni kapitalizmiz en belirleyici yanı, riskin ve belirsizliğin demokratikleşmesidir.


ANTHONY GIDDENS


Hiç yorum yok: