5 Şubat 2011 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

  • Yazarlık sanatı, korunması güç olan şu iki ödeve bağlı kalacaktır:

Bile bile yalan söylememek,

İnsanın insanı ezmesine,

karşı koymak.


  • Sanat benim için tek başıma tadı çıkarılan bir şey değildir. Sanat bence, en büyük sayıda insanı, ortak acılar ve sevinçlerle coşturacak görüntüleri, biçimleri bulmaktır.

  • Sanat, sanatçıyı insanlardan ayrılmamaya zorlar; Onu, en gündelik ve en evrensel gerçeğe bağlar.

  • Sanatı seçenler kısa bir süre sonra anlarlar ki, sanatlarını ve başkalıklarını ancak, herkesle benzerliklerini ortaya koyarak gösterebilirler. Sanatçı, kendini bu başkalarına gidip gelme ile yoğurur.
Vazgeçemediği güzellik ve kopamadığı topluluk arasındadır. Onun için gerçek sanatçılar,
hiçbir şeyi küçük görmezler; yargılamaya değil anlamaya çalışırlar ve dünyada tutacakları
bir yer varsa. O da Nietzsche'nin çok güzel söylediği gibi;

Yargıcın değil, işçin olsun aydın olsun, yaratıcının başa geçeceği bir dünya
olacaktır.

  • Yazarın elinden geldiğince, sanatının büyüklüğünü yapan şu iki görevi yüklenmesiyle olur:
Gerçeği ve Özgürlüğü

  • Sanatçının işi en büyük sayıda insanı toplamak olduğu için, yalanla ve kölelikle uzlaşamaz. Çünkü; yalan da kölelik de, bulundukları yerde yalnızlıkları çoğaltırlar. Soylu yazarlık sanatı, korunması güç olan şu iki ödeve bağlı kalacaktır:
Bile bile yalan söylememek ve insanın insanı ezmesine karşı koymak


  • Dünyanın öbür ucunda, hapise girmiş ve hor görülmüş, bilmediğimiz bir insanın çıkmayan sesi, yazarı yalnızlığından kurtarmaya yeter, hiç değilse, özgürlüğün sağladığı olanaklar içinde, o çıkmayan sesi unutmamayı ve onu sanat yolu ile duyurmayı, başardıkça.


ALBERT CAMUS

(İsveç Söylevi)

Hiç yorum yok: