8 Temmuz 2011 Cuma

CANIM YALÇIN'IMA VEDA

Yer: BÜYÜKDERE

Tarih: 3 Temmuz 2011


24.6.2011 saat 19.00 sıraları eşimin cep telefonu çaldı. Kızkardeşi, kolunun kırldığı için, yakınında oturan, annesini bakmamız için, eşime gelip almasını söyledi.

Eşim, ertesi gün annesini alarak eve getirdi. Evlendiğimiz ilk günden itibaren eşime ve bana dünyayı zindan eden zalimlere, eşimin hatırına hiçbir kötü söz ve hareketim olmamıştı. Yine hiçbir şey olmamış gibi, evin önüne kadar inip, arabadan indiği vakit, güleryüzlü bir şekilde karşılayıp eve çıktık.

Huylu huyunda vazgeçemeyeceği için, bir hafta boyunca, kaldıramayacağımız ölçüde, çok ağır sözler söyleyerek son darbeleri de vurdu.

Geldiğinden itibaren, deniz manzaralı ferah evimizi hapisaneye benzeterek, evin bulunduğu yerin yokuşta bulunmasından dolayı, çıkıp gezemediğini, söyleyerek gitmek istedi. Senelerce bir anneye yakışmayacak kadar kötü sözler söyleyen bu insan, en ağır sözünü en sona saklayarak söyledi ki, bu söz eşimi ve beni çok ağır yaraladı. Ölünceye kadar unutamayacığım bu söz bende saklı kalacak.

Yalçın'ımı mutlu etmek için alışverişe giderek, kayınvalideme bir yığın kıyafet almıştım. Kendisi her zaman eşimin yaptıklarını yok ettiği, inkâr ettiği gibi, aldığım kıyafetleri de tıkış tıkış çantasına tıkarak, eşimin görmesini istememişti.

Eşim mutlu olsun diye, yaptığım alışverişten bahsettiğim için, eşim annesinin çantasının ucundan görünen buluzun birini çıkararak, ne de güzel renkler seçmişsin canım dedi. Annesi dik dik bakarak hiç bir şey söylemedi. Eşim çok kırılmıştı.

Eşimden, çep telefonundan kızını aratarak, evine gitmek istediğini, o güzelim ışık saçan evimizi yine hapishaneye benzeterek ve elindeki bastonu yere vurarak, gideceğini söyledi. Kızının kalmasını ısrar ettiğini söyleyerek, hakaretlerine yine devam etti.

Eşim de pazar günü götüreceğini söyledi. Her zaman ki, gibi balkonda sabah kahvaltısını hazırladım ve kahvaltılar yapıldı. Eşim, annesinin bize söylediği sözlerden çok kırgındı.

Eşim de ben de çok iyi biliyorduk ama annedir diye yine de mutlu etmeye çabalıyorduk. Nafile çabaydı bizi çabamız.

Pazar sabahı, eşim de annesi de çok hızlı hareket ediyorlardı sanki acele bir yere yetişecekmiş gibi bir halleri vardı. Öğle yemeğini yedikten sonra akşama doğru serinde gitmelerini defalarca söylememe rağmen her ikisine de söz dinletemedim.

Kapının önünde duran arabamıza kadar gittik. Araba çalışmadı. son günlerde aküde problem var diye bakıma alınmış ve tekrar kullanımımıza almıştık. Komşumuz arabayı boşa alarak yokuştan aşağıya gideceğini ve sorunun çözüleceğini söyledi. Benim araba bozuk vazgeçin gitmeyin dediğim halde gitmişlerdi.

Eşim, Beylikdüzü'ndeki, bir alışveriş merkezinden arayarak, eve gideceklerini söyledi. Yarım saat sürmeden eşim, Maslakta olduğunu söyledi ve Büyükdere'deki bakkala uğrayacağını ve ayırtığım ekmeği alarak, eve doğru geleceğini söyledi.

Ben de öğle yemeğini hazırlamış balkonda bekliyordum. Eşimin yokuştan çıktığını gördüm. Her zaman ki, gibi bana el salladı ve yokuşun yukarısındaki düzlükte manevra yapmak için çıktı.

Hemen dönmesi gereken eşim 4-5 dakika geçtiğinde, yavruma babamızın inmediğini bir terslik olduğun söyleyerek kapıya yöneldim. Yavrum yukarıda bir arabaya yol vermek için beklemiş olacağını söyledi. Saniyelerle geçen zaman içinde tekrar balkona koşup ineceği yöne kafamı çevirdiğimde, Arabanın aşırı hızla yokuştan aşağıya doğru gittiğini ve eşimin bana baktığını ve direksiyonu kotrol etmeye çalıştığını fark ettim.

Yavruma "baba gitti yavrum ne yapacağız dedim" İçimden bir şeyler koptu gitti.

Hemen yokuştan aşağıya doğru gitmeye çalışıyorum fakat ayaklarım gitmiyor. Göreceğim şeyi biliyordum. O hızı bir bilseniz! ok nasıl yaydan çıkar, aynı onun gibi araba uçuyordu.

50 metre gittiğimde, kalabalığı gördüm. Canıma, Yalçın'ıma birşey olduğunu anladım. Olayın olduğu yerin hemen yan duvarında itfaiyeden gelmiş, eşimin bulunduğu kapıyı açıyorlardı. Eşime Yalçın'm burdayım korkma yanındayım seni kurtaracağız dedim. Eşim kendisi kapının üst kısmına tutunarak çıktı ve göz göze geldik. Ambulans, Polisler herkes olay yerine hemen gelmişti.

Eşimi sedyeye uzattılar. Yavrum ve ben kurtulacaksın yanındayız diyorduk. Yavrusu ağzında cikleti farkederek ağzını açmasını söyledi ve eliyle çıkardı. Ben elini tutmuştum. Eli soğuktu. Dr. Boyunluk takmak istedi eşim eliyle işaret ederek istemediğini söyledi.

Görüntüde elinde çok küçük fakat derin bir kesi, alnında küçük bir yara ve başının üstünde küçük bir yara vardı.


Hiç kanama yoktu ve sonrada olmadı. Sağ ayağının kırık olduğunu fark ettim sedyeye koyulunca.

Sedyedeki Yalçın'ım "toplayın beni, dağılıyorum" dedi birkaç kere, ambulansla 10 dakika içinde hastaneye yetiştik polis arabası eşliğinde. 10-15 dakikalık mücadele sonrasında, 30 senelik hayat arkadaşımı, canımı, eşimi kaybettim.

Hiç yorum yok: