20 Nisan 2011 Çarşamba

NOT ETTİKLERİM

BİLİM VE UYGARLIK

Şehirlerden uzak, yalnız yaşıyor ve rahat, düzenli bir hayatın yaratıcı düşünceyi geliştirmeye ne kadar elverişli olduğunu görüyordum.

Toplumumuzda yalnızlığı gerektiren ve beden ya da akıldan yana, büyük bir çaba gerektirmeyen, bazı görevler vardır.

Bu görevleri bilim, özellikle matematik ya da felsefe sorunlarını derinliğine incelemeyi amaç edinen gençlere vermek mümkün değil mi? Pek az genç hayatının asıl verimli çağında bilimsel sorunların üstüne eğilmek fırsatını bulur.

Bir genç belli bir süre için bir burs bulabilse bile, en kısa zamanda sonuç elde etmek zordur. Bu durum salt bilime ulaşmak için, hiç de elverişli değildir.

Ekmeğini kazanmak için, gelişi güzel pratik bir görev alan genç bilim adamı, bu bakımdan daha elverişli koşullar içindedir. Yeter ki asıl çalışmasına ayırabilecek zaman ve enerji bulabilsin.

Bu dediğim gerçekleşirse, belki yaratıcı kafalara şimdi olduğundan daha geniş ölçüde gelişme olanağını verilmiş olur. Ekonomik yoksulluğun ve politik karışıklığın ağır bastığı çağımızda bu çeşit düşüncelerin üstünde durmaya değer.

Tehlikeli, yoksul bir çağda yaşadığımızdan yakınmalımıyız? Sanmam. İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükleyen olmazsa, hemen hiç düşünmez. Toplumun öğretilerine ve alışkanlıklarına uyarak bir otomat gibi yaşar.

Genç değilim, çocukluk, gençlik aşamalarını geçirdim ve ben de gençlerin yalnız kendi hayatının yanıltıcı hareketlerini, düşündüğünü ve arkadaşlar gibi konuşup, tıpkı onlar gibi davrandığım çağları yaşadım.

Bu yapmacık maskenin altında neler saklandığını pek fark edemez insan. Çünkü alışkanlığın ve biçimselliğin etkisiyle, insanın gerçek kişiliği pamuğa sarılmış gibidir.

Bu günümüz ne kadar başka! Fırtınalı zamanımızda çakan şimşeklerin ışığında, insanları ve olayları olanca çıplaklığı ile görebiliyoruz.

Her millet, her insan amaçlarını, tutkularını, güç ve güçsüzlüklerini açığa vurmaktadır. Koşulların hızla değişiminde, halk öğretilerinin hiç yeri kalmamıştır. Alışkanlıklar kurumuş buğday taneleri gibi havaya savrulmaktadır.

İnsanlar çaresizlik içinde, iflâs etmiş ekonomik gelenekler ve kurulması gereken uluslararası politik ilişkiler, üzerinde düşünmeye başlıyor. Uluslar tehlikeler ve karışıklıklar arasında yeni gelişmeler yoluna girmektedir. Çağımızın bu karışıklıkları bize daha iyi bir dünya hazırlasa bari!

Zamanımızın bu yargısı bir yana, ödevimiz ulu ve dayanıklı varlıklarımız arasında hayata değer veren ne varsa, onları korumak ve çocuklarımıza, atalarımızdan aldığımız kültür mirasını daha arı ve zengin olarak aktarmaktadır.

EINSTEIN

Hiç yorum yok: