15 Nisan 2011 Cuma

NOT ETTİKLERİM

Özel mülkiyet, bizi o kadar ahmak ve iktidarsız yapmıştır ki, nesnelerin bizim olması için, onlara sahip olmamız gerekmeye başlamıştır.

Artık nesnelerin bizim olabilmesi için, bir sermaya haline gelmesi, satın alınmış olması, yenilip içilmesi, yani tarafımızdan kullanılması gerekmektedir.

Bütün zenginliklerimize rağmen, aslında büyük bir yoksulluk içindeyiz. Çünkü çok şeye sahibiz, ama gerçek özümüz çok küçülmüştür.

Bunun sonucu, ortalama bir vatandaş kendine olan güvenini kaybetmiştir. Kendisini çok yalnız hissetmektedir ve ruhsal bir çöküntü halindedir. Bolluk içinde yaşadığı halde, büyük bir mutsuzluk çekmektedir.

Artık hayat, onun için bir anlam taşımamaktadır. Çünkü hayatın anlamının yalnızca "tüketici" olmakta yatmadığını sezmekte, ama buna rağmen ne türlü davranması gerektiğini kestirememektedir.

Eğer, sistemimiz bize çok sayıda kaçış imkânı sunmasaydı (televizyondan başlayarak, her türlü uyutucu, bu imkânlar) insanlar, söz konusu mutsuzluğa ve anlamsızlığa uzun bir süre dayanamazlardı.

Bu kaçış yollarını kullananlara ise, hayatlarındaki asıl önemli şeyler azar azar unutturulmaya çalışılmaktadır.

Bütün bunların aksine iddia eden her türlü slogana rağmen, toplumumuz iyi beslenmiş, iyi bakılan, insanlığından uzaklaştırılmış ve depresif bir kitle haline gelmiş olan insanları idare eden bir bürokratlar cumhuriyetine dönüşmüştür.

Artık insanlara benzeyen makineler üretmekteyiz. İnsanlar da gittikçe makinelere benzemektedirler.

Özgürlük ve demokrasiden söz ediyorum ama, giderek artan sayıda insan, böyle bir özgürlüğün getirdiği sorumluluğu yüklenmekten çekiniyor ve iyi beslenen robot-insan tipini ve köleliği yeğliyor.

İnsanların artık demokrasiye olan inançları kalmadı. Bu yüzden de kararların verilmesi işini seve seve siyaset uzmanlarına devrediyorlar.


ERİH FROMM

İnsan var Olsun

Hiç yorum yok: