1 Ağustos 2010 Pazar

ANILARIM

Tarih:1962
Yer : Rumeli Hisarı

1959 senesinin kış ayları, köye düşen çığda, genç, yaşlı, çocuk çok kişinin ölümünden sonra, köyden soğuyan köy halkı, 1962 senesi eylül ayının son günlerinde, yaya olarak , dağ tepe günlerce yürüyerek, kamyonların üstünde, üzerlerine branda gerili bir vaziyette, aç susuz İstanbul'a göç ediyorlar. Babacığım iş yerinden izin alamadığı için, köyden komşu bir beyefendinin himayesinde, fakat bu beyefendi, kendi ailesinin ihtiyaçlarını karşılarken, annem ve babaannemle, babama söz verdiği gibi ilgilenmiyor. Bu uzun yorucu yolculuğa daynamayan babaanneciğimin, vefakâr ve cefakâr yorgun bedeni, İstanbul'da 40 gün yaşamaya yetiyor. Babacığım askerde iken kaybettiği babasından sonra canından çok sevdiği anneciğini de 30 yaşında kaybediyor.

Canından çok sevdiği anneciğini, son yolculuğuna uğurlayacak arabanın gelmesini bekleyen babacığım, artık yaşayamayacağına inanıyor. Anılarını anlatırken o günle ilgili olarak, bir baktım küçücük bir kız çocuğu elimi sıkı sıkı tutarak, bana bakıyordu o an sizler için yaşamam gerektiğini anladım diyordu, daha sonraki yıllarda bizlere, en umutsuz olduğunuz anlarda sevdikleriniz için yaşamalısınız derdi.

Yaşadığımız sokağa Ermeni mahallesi derlerdi. Genelde Ermeni ve Rum komşularımız çoğunluktaydı. Mahallemiz iki katlı ahşap evlerden oluşuyordu. Sokağın köşesinde küçük bir çeşme, evlere henüz su bağlanmadığı için, bütün mahalleli su ihtiyacını bu çeşmeden sağlardı. Birde, saka olarak görev yapan Hasan amca vardı, isteyenlere, teneke kutularla su servisi yapardı.

Ben o zamanlar 3,5- 4 yaşlarındaydım. Anlatacağım zaman dilimi, ilkokul birinci sınıfa kadar olan kısım. Sabah 8, akşam 12 saatleri arasında, boğazda çok tanınmış bir restoranda şef aşçı olarak, çalışan babam, ancak 15 günde bir salı günleri izin kullanıyordu. Genelde izinli olduğu günün akşamında, bizim veya akrabaların evinde 5-6 aile birlikte oturulurdu.

Ailelerin, her yaştan olan çocukları bana, babacığına söyle, seni kırmaz bize hikâye anlatınsın derlerdi. Sadece çocuklar değil, büyüklerde sabırsızca beklerlerdi, babacığımın hikâye anlatmasını. O kadar güzel anlatırdı ki, çıt çıkmazdı, anlattığı hikâyeler içinde geçen uzun şiirleri çok güzel ezbere okurdu. Sanki film izler gibi sahneler gözümüzde canlanırdı. Öyle bir üslûplâ anlatırdı ki bir sonraki cümleyi, sabırsızlıkla beklerdik. Bazen saat geç olurdu, devamını 15 gün sonraki izinli olduğu gün için, anlatayım derdi, heyecanımız bir kat daha artardı. Fakat büyük küçük herkes hikâyenin sonunu merak ettiği için, uykusuzluğu göze alarak, devamını anlatmasını isterlerdi. Anlattığı hikâyelerden büyük küçük herkes bir ders çıkarırdı.

Babacığım, çocukluğundan itibaren, kitap okumayı çok severmiş. Birde okuduğu yazılardan alıntıları not edermiş. Bu alışkanlık bende ve kardeşlerimde de var. Elli yaşımda su üzerine çıkan renklerle olan aşkım, ilkokul kitaplarına çizdiğim resimler ve sonraki yıllarda, resimle, ve ders çıkaracağım konularla ilgili, nerde ne okumuş veya izlemiş isem hepsini not almışım 42 sene boyunca, ben bile inanamıyorum yazdıklarıma.

Ailenin tek çocuğu olan babam, köydeki ağır tabiat şartlarından dolayı, toprakları işleyemedikleri için, köyün diğer erkek çocukları gibi çalışmaya, İstanbul'a gelmişlerdi. 14-15 yaşlarında tek başına geldiği İstanbul'da çalışarak, köydeki canı kadar sevdiği anneciğine ve babacığına, toprakların vergisi ödensin diye para gönderip, geri kalan parasını, arkadaşları ile kaldığı evin giderlerini ödemek ve en çok sevdiği kitapları edinip, büyük bir zevkle okumayı çok severmiş. Birde, Cihangir sokaklarında bisiklet kiralayarak binmeyi çok severmiş.

Üç kardeş bugünkü konumlarımıza, babacığımın ve anneciğimin bilge kişililikleri ile aktardığı, hayat deneyimlerinin, çok büyük önemi olduğunu anlıyoruz. İyi ahlâklı, onurlu, ailemizin söyleyerek ve söylediklerini destekleyen davranışlarını gözlemleyerek öğrettikleri, yaşam ilkelerine bağlı, imkânları dâhilinde hareket eden, fazlasının istendiğinde kendinizden ödün vermek olduğunu bilen, dik duruşumuzu ailemize borçlu olduğumuzu biliyoruz, aileme itafen yazdığım sitemdeki ilk yazım, anneciğimin ölümünden sonra yenilediğimiz mezar taşına, ailemize bakış açımızı yansıtan sözlerdi.

İLKELERİNİZ NESİLLER BOYU YAŞATILACAKTIR


Hiç yorum yok: