23 Ağustos 2010 Pazartesi

ANILARIM

Yer : Büyükdere

Yıl : 1975


ALİBABA ÇEŞMESİ

Yazın sıcağında buz gibi su akardı Alibaba çeşmesinden. Köy halkı içme suyunu almak için, çeşmenin iki yanında bulunan mermer düzlüğe, bidonlarını geliş sıralarına göre dizerlerdi.

Kendilerinin sıraları gelinceye kadar, yapılacak işleri olanlar işlerini halletmek için ayrılır, sırada bekleyenler gidenlerin bidonlarını doldurur yan tarafa dizerlerdi. Küçük bidonlarla gelenlere, acil durumları olanlara nezaketle sıralarını verirdiler.

Sadece Büyükdere'liler değil, İstanbul'un çeşitli semtlerinden otobüslerle ve özel araçlarıyla gelenler de olurdu.

Böyle bir gün, su almaya gittiğim ALİBABA çeşmesinde, babacığımla karşılaştım. Uzun ve yorucu çalışma şartlarından dolayı, yüzünü görmeğe hasret kaldığım babacığımla doyasıya sarıldık baba kız. Kendisi iş kıyafetiyle işten çıkmıştı kısa bir süreliğine.

Yolun karşısına arabasını park eden bir bey su almak için çeşmeye gelmişti. Genelde herkes birbirini tanıdığı için, gelen beyin dışarıdan geldiğini anlamıştık.

Canım babacığım, çok nazik kibar bir beyefendiydi. Otobüs veya başka toplu taşıma araçlarına bindiğimizde, durakta bekleyen hanımlara, çocuklara, yaşlılara, öncelik tanıyarak kendisi sonradan binerdi.

Yine aynı hassasiyetle, uzaktan geldiğini düşünerek, evine misafir gelmiş gibi, "beyefendiye sıramızı verelim kızım" dedi. Su almaya gelen bey, babacığımın insanca tavrına karşılık, sanki saatlerce kuyrukta kendisi beklemiş gibi, tepeden bakar bir tavır içindeydi.

Suratındaki soğuk ifadeyle, minnetli bir şekilde bidonunu çeşmeye yanaştırdığı sırada, babacığımdan özür dileyerek, "Beyefendi sizsiniz canım babacığım, sizin insanlığınız" dedim. Beye sıramızı veremeyeceğimizi söyledim.

Sabahın köründen, gecenin karanlığına kadar 17-18 saat çalışmış, sadece 15 günde bir salı günleri izin kullanmış. Bir pazar günü ailesi ile birlikte, kahvaltı yapamamış. Hayatı boyunca hiç tatil yapmamış. Hakkı yenmiş, aorttan yapışmış kan emici, duvar suratlı, bu insan gibi adamlar tarafından.

İyi kalpli, yorgun babacığımın insanlığına karşı, bu ruhsuz insanın tavrı karşısında kayıtsız kalamamıştım. Bu tür insanlarla, evden çıktığınız andan itibaren her yerde karşılaşırsınız. İnsanların hayatlarını zorlaştıran duvar yüzlü yaratıkların, bu dünyaya geliş amaçları nedir? Halâ anlamış değilim.


ZENGİNLİĞİN ZEVKLERİ, HAKLARI YENMİŞ İNSANLARIN, GÖZYAŞLARIYLA SATIN ALINIR.

THOMAS FULLER


















Hiç yorum yok: