14 Ağustos 2010 Cumartesi

NOT ETTİKLERİM

"YETER Kİ EMRET"

Nokta dergisi (1993)


Sokaktaki vatandaşın "Meçhul bir otoritenin buyrukları"na karşı gösterdiği uyum ve tepkileri ölçtü.

Tiyatro sanatçısı Ezel Akay'a siyah pardüsü giydirdi, eline bir de megafon verdi Akay'la Nokta ekibi başladılar kentte dolaşmaya...

Önce Yeni Cami'nin arkasındaki parka gittiler. Hava güneşliydi. Banklarda insanlar oturuyordu.

Akay, megafonla bağırarak sert bir komut verdi:

"Derhal ayağa kalkın..."

İtirazsız, sessiz, kurulmuş robotlar gibi herkes hemen ayağa kalktı.




Eminönü iskelesinde başka bir komut:

"Herkes hemen çöksün"

İskelede kim varsa hemen yere çöktü.



Beyoğlu'nda başka bir komut:

"Herkes sıraya girsin, sayım var"


Herkes sıraya girdi.


Mecidiyeköy'de bir duvar dibinde başka bir komut:

"Herkes elleriyle duvara yapışsın, ölçüm var"

Herkes elleriyle hemen duvara yapıştı.


Bir fabrika kapısında işçilere komut verildi:

"İçeri girerken herkes parmak basın şu kâğıda.!"

İşçiler parmak basarak girdiler fabrikaya...


Beyaz önlükle lastik eldivenler giymiş bir hanım gazeteci, fabrikanın içindeki kadın işçilere değişik bir komut verdi:

"Herkes soyunsun bekâret muayenesi yapılacak..."

Kadın işçiler hemen soyunmaya başladılar...

Buna karşılık Boğaz iskelelerinin birinde. vapurdan çıkanlara komut vermediler. kibarca ricada bulundular:

"Film çekiyoruz, lütfen bir dakika dururmusunuz?"

Ricayı kimse iplemedi.

Nokta dergisinin yaptığı deney,toplumun ruhsal yapısını gösteren müthiş bir röntgen...

Ne kimse komutu verenin kimliğini merak ediyor, ne hangi hak ve yetkiyle vatandaşlara o komutları verdiğini soruyor, ne de herhangi bir direnme gösteriyor...

İşte yüzyıllardan beri, daha küçük yaşlardan başlayan dövülmüşlüğün, ezilmişliğin sonucu... (Çetin Altan'ın, Şeytanın Gör Dediği köşesinde)

Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK


Kitabından alıntıdır.

Not: Yavrumun görevi nedeniyle DRAGOS, Mutlu sokakta bir yıl oturmuştuk. Aynı sokaktaki markete giderken, birden çok yakından gürültülü ses ile irkilerek, yukarıya baktığımda nerdeyse hemen başımın üstünde gibi, bir Askeri uçağı gördüm. Renginin koyu oluşundan mı ne korkuyla yere çömelmiştim. (Bulunduğumuz yer yüksek olduğu için uçaklarda evlerin tepesine çok yakın bir şekilde geçerlerdi) Yolun karşı köşesindeki market önünde bekleyen beş altı kişinin de benimle birlikte çömeldiğini fark etmiştim. Sesli komut verilmeden de insanlar, benim hareketimden etkilenerek davranış komutuyla, gayri ihtiyari aynı tepkiyi vermişlerdi.









Hiç yorum yok: